2015 ANTALYA YILIN KADINI ÖDÜLÜ VE JALE İNAN SERGİSİ



Jale İnan 2015 Antalya Yılın Kadını Ödülü 1 Şubat 2015 günü, Bülent Ecevit Kültür Merkezinde gerçekleşti. Antalya Valisi Sn. Muammer Türker, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Menderes Türel ve Antalya halkının katılımı ile sahibini buldu.

Prof. Dr. Jale İnan'ın oğlu Sn. Hüseyin İnan'ın konuşması;



Sayın  Vali, Sayin Belediye Başkanı, değerli konuklar,

Antalya, Kadınların başarıları ve Jale Inan, bence çok uyumlu bir üçleme. 

Bugün 1 Şubat, rahmetli annem Jale Inan’ın 102 ci doğum günü; benim için bu anlamlı günde bu ödül törenini organize ettiği ve bana söz hakkı verdiği için Antalya Tanıtma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın  Nizamettin Şen’e teşekkür ederim.

Annem ile ilgili farklı kaynaklarda bulacağınız özgeçmiş bilgilerini tekrarlamak istemiyorum. Burada onun başladığı işleri bitirme azminden ve Antalya’da ki  başarılarının perde arkasından söz etmek istiyorum.

Almanya’da 2. Cihan savaşının zor koşullarında tamamladığı arkeoloji öğrenimi, onun yılmaz azmini en iyi temsil eden bir örnektir. 

O günlerde Almanya’da arkeoloji dalı ancak bir doktora sınavı ile bitirilebiliyor. Savaşın Almanların aleyhine döndüğü bir tarihte, Türk elçiliği Almanya’da okuyan öğrencilere, yurda dönün diye bildirimde bulunuyor. Annem ise, mesuliyet bana aittir diye bir belgeyi imzalayıp, bitimine az kalan doktora tezini teslim edinceye kadar bombardıman altındaki Berlin’de kalmaya devam ediyor. Sanırım kendisi Nisan 1943 de  Almanya’yı son terk eden Türk öğrencilerinden biridir. Böylece Atatürk’ün yurt dışına giden gençlere verdiği talimatla batıdan ilmin meşalesini yurda taşımıştır.

Hitler Almanya’sında üniversite öğrencilerine spor yapma zorunluğu getirilince, ilerde mesleğimde işime yarar düşüncesi ile, at binme dalını seçiyor. Nitekim Eylül 1947 de Selge’ye ilk gidişinde oraya ancak atla ulaşabiliyor. Kendisi Almanya’da kendisine öğretildiği gibi ata güveniyor ve bunu ata his ettiriyor ve böylelikle hayvanın ön sezileri ile derin bir uçurumun kenarından kolayca geçebiliyorlar. 

1943 de yurda dönüşünde Prof. Arif Müfit Mansel’in asistanı olarak  birlikte Arkeoloji kürsüsünü kurarlar. Ancak her işe Jale Inan koşar, dersler, seminerler, kütüphane ve fotoğraf laboratuvarı kurulması hatta talebelere Almanca ders vermek onun görevleri arasındadır.

Bu kadar iş yükünün yanı sıra, yeni kurduğu yuvasındaki sorumluluklarını da eksiksiz yerine getirir. Babam rahmetli Mustafa İnan’a gösterdiği ilgi ve özen, normal bir ev hanımınınkinden kat be kat üstündür. Ayrıca babamı günlük işlerden uzak  tutmayı başarır, hatta seneler sonra alınan arabayı da annem kullanır. Babamın başarısında annemin payı göz ardı edilemez.

Bu arada bana anne olarak yaptıkları da olağan üstüdür.  Süt izinlerinde o zamanki Edebiyat Fakültesinin Fındıklı’daki binasından koşar adımlarla Kazancı yokuşunu çıkar ve Taksim’den tramvayla Şişlideki evimize gelir, benin emzirdikten sonra aynı yollardan fakülteye görevine döner. Almanca öğrenmem için kendi maaşından 5 lira fazlasına Avusturyalı dadı tutar. İleri yıllarda okul haricinde müzik eğitimi almam için tramvaylarla konservatuara götürür. 

Mesleki başarılarına gelince, bunların içinden şu üç popüler olanına değinmek isterim.

Side müzesi: 
Annemin akrabası Selma Devres ve eşi Ragıb Devres Side ye yaptıkları bir seyahatte kazı çalışmalarını yerinde  görürler ve işlerin niye daha hızlı gitmediğini merak ederler. Annem de tahsisatın az olduğundan ancak bu kadar ilerleme kaydedildiğini söyler. Selma hanım da: Eniştenden yardım talep etsene diye fikir verir. O da bu sözlerden cesaret bularak, Ragıb beyden, o zaman Müze-Depo olarak kullanılan, (galiba eskiden Köy enstitüsü veya halkevi olarak yapılmış), binanın çatısının bazı yerlerinin onarılmasına katkıda bulunmasını rica eder. Ragıb bey bu isteğe sıcak bakmaz. Annem de, hay Allah olmayacak şey istedim, diye kendini suçlar.
Ertesi gün Ragıb Devres: Jale, öyle ıvır zıvır işler değil, bana antik bir bina gösterin, onu onaralım yaptığımız iş doğru dürüst bir şey olsun der.
Böylece Side’deki antik Roma hamamı onarılır ve bugünkü müze ortaya çıkar. Müzenin onarımında annem her detayı düşünür, mesela yere yapılan şapın gri ve beton görüntüsü vermemesi için yüzey daha ıslakken süngerle silinir, çakıl taşlarının tabii renkleri görülsün diye; duvardaki derzlere yine çimentonun grisini hafifletmek için kırmızı renk karıştırılır. Müzenin ilk yerleştirmesi ile de annem yakından ilgilenir. Antik hamamlarda heykellerle süsleme zaten eski çağlardan beri bilinen bir uygulama;  dolayısı ile müzede heykel teşhiri çok doğal bir ortamda oluşur.

Side Apollon mabedi: 
Side’ye kazandırdığı ikinci yapıt ise Apollon mabedinin kısmi restorasyonu olmuştur. Bugün Side’nin amblemi olan bu yapı, onun karşısına konulan tüm engellere rağmen, hedeften şaşmayan ısrarlı takibi sonunda tamamlanmıştır. Side’ye gelen Washington Post başyazarı Alfrend Friendly ve eşi Jean Friendly ile dost olur ve onarım için gerekli maddi desteği onların sayesinde International Friends of Side vakfından sağlar.

Herakles heykelinin yurda dönüşü:
Antalya müzesindeki en popüler heykel malum Yorgun Herakles. Bu konuda çok şey söylendi ve yayınlandı. Bu bağlamda ben iki detayı dile getirmek istiyorum. Biri annemin ödün vermez takipçiliği, diğeri ise doğru bildiği bir konuda kendi şahsi parasını gözünü kırpmadan harcaması.
Herakles ile ilgili haberin Sn Özgen Acar tarafından duyurulmasından sonra, heykelin Boston Metropoliten Art’daki üst kısmının Antalya’daki alt kısmına ait olduğunun, ömrünün sonuna kadar en sıkı takipçisi annem olmuştur. İddiasını ilmi olarak ispatladığı ve bir fotomontaj da içeren makalesini 1992 de yayınlamıştı. 
Annem Boston’da yapılan, üst kısmın altına orada eklenen destekten dolayı tam sonuç alınamayan ilk denemeden sonra dahi  konuyu takipten vazgeçmemiş idi. 1992 Eylül ayında şahsi imkanları ile yaptığı ikinci Boston seyahatinde, masrafını kendisi karşılayarak yaptırdığı alt parçanın alçı mulajı ile gerçekleşen denemede parçaların birbirine uyumu tam olarak ispatlanmıştı. Keşke Herakles’in Antalya’ya dönüşünü görebilse idi...

Annem yaşarken TRT nin ‘Cumhuriyete Kanat Gerenler’ dizisine konuk oldu. Gerçekten fedakar, Atatürk ideallerine inanan ve kendi çıkarlarından önce ülkesini düşünen bir kuşağın temsilcisi idi. Hayatta iken zengin şahsi kitaplığını Antalya Müzesine bağışlamıştı ve  bazı kitaplarını hemen müzeye devretmişti; evde kendi kullanımı için ala koyduklarını da vefatından sonra biz müzeye göndererek onun isteğini tamamlamış olduk. Antalya Müzesi yönetimi de kadirşinaslık örneği olarak kitaplığa onun adını verdi.

Bu kitaplığın içine bir vitrin yaptırdık ve bazı önemli şahsi eşyalarının burada sergilenmesini sağladık. Kendisinin diplomaları ve onur belgeleri de bu vitrindedir. Vitrinin arka boşluğunda kendi öğrencileri Neşe Atik ve Arzu Öztürk tarafından kaleme alınmış bir yaşam öyküsü yer almaktadır. Böylece istedik ki kendisini hayatta tanımamış olanlar, biraz olsun onun hakkında bilgi alma fırsatı bulsunlar. 

Annemin kendi çektiği kapsamlı dia koleksiyonunu ve kendisine yazarları tarafından ithaf edilmiş, bir çok ayrı basımı da Akdeniz Üniversitesine bağışladık ve bunları Sayın Prof. Dr. Havva Işık hanıma ilettik. Bu dialar, ören yerlerinin eski halini gösterdiği için sanırım çok ilginç olabilirler.

Annem hayatta iken bir çok ödüle layık görüldü. Vefatından sonra da hemen her yıl anma toplantıları düzenlendi. Bunların en kapsamlısı 2014 de onun 100. doğum yılında yapıldı.  Kendisinin ilişkisi olan bir çok kuruluşta anma toplantıları düzenledi.  Bunlar: Antalya Müzesi, Side Müzesi , Istanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi idi.

Bütün bu törenler ve çabalar niye diye sorabilirsiniz; eminim bu şekilde anılmakla ruhu şad olmuştur, ama daha önemlisi bu etkinlikler onun ölümünden sonra da ideallerine ulaşmasına katkı sağlıyor. Ona göre ilmin meşalesi yeni nesillerin yolunu aydınlatmalı ve onun hayat hikayesi yeni kuşaklara örnek olmalıydı; böylelikle  gençler sürekli bilim yolculuğunda yüreklendirilmeli idi. 

Bence bugünkü ödül töreni de bu amaca hizmet ediyor. 

Teşekkür ederim.



Antalya Tanıtım Vakfı Başkan Yardımıcı Sn. Yeliz Gül Ege'nin konuşması;


2015 yılı Jale İnan Yılın Kadını ödülünün sahibini, Antalya Kadın Müzesi Danışma Kurulundaki üyelerden oluşan jüri seçmiştir. ilkini, 2015 yılı için vereceğimiz Jale İnan  yılın kadını ödülünü jüri, oy çokluğu ile seçmiştir.
jüri; bu önemli seçimi yaparken;
herhangi bir yaş gözetmedi, öncelikle bunu belirtmek isterim.
Antalya ekonomisine fayda sağlamış olmak,
Antalya sosyal hayatına katkıda bulunmuş olmak,
Antalya sivil toplum hayatında bir değer sunmuş olmak,
gibi ana kriterlerden hareketle,
mesleğini ve ticaretini icra ederken aynı zamanda, şehrin sosyal dinamiklerini göz ardı etmeyerek; 
Antalya Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfının 2002-2008 yılları arasında başkanlığını,
Antalya Tanıtım Vakfı yönetim kurulu üyeliği
AKTOB denetim kurulu üyeliği
1997 yılı ATSO yönetim kurulu üyeliği,
1988 yılı inşaat mühendisleri odasının birinci dönem yönetim kurulunda, ilk kadın yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.
bahsi geçen dönemlerde, sivil toplum örgütlerinde kadın olarak üyeliğin dahi nadir olduğunu düşünürsek; şehrin en önde gelen ve en büyük meslek odaları ve birliklerinde yönetim kurulunda görev yapmış olması yanında;
yılın kadını; Antalya'lı bir baba ve Akseki'li bir annenin kızı
1967 yılı üniversite sınavında merkezi sistemde Türkiye 10.su
bir Robert mezunu
bir anne
bir işkadını
bir inşaat mühendisi
bir turizmci
bir şantiye kadını
herşeyden önemlisi bir Cumhuriyet kadını
ve, 2015 Jale İnan Yılın Kadını Ödülünün Sahibi Sn. HÜLYA BİLGİN!!!!!


Antalya Kadın Müzesi tarafından, Jale İnan 2015 Antalya Yılın Kadını Ödülünü alan Hülya Bilgin'in konuşması;


Değerli misafirler,
Bir süre önce  Antalya Kadın Müzesi Danışma Kurulu’nun toplantı halinde olduğunu ve Profesör Dr. Jale İnan 2015 yılın kadını ödülünün bana verilmesinin uygun görüldüğünü bildiren telefonu aldığımda çok heyecanlandım ve duygulandım,bir süre cevap veremediğimi hatırlıyorum.
Bu heyecanın iki nedeni vardı.
Birincisi her zaman rahmetle andığım Jale hanımın benim yaşamımda örnek almış olduğum bir kadın olması.Ben onu tanıma ve birlikte vakit geçirme şansını ve gururunu yaşamış bir kadınım.1983 senesi yazında  Jale hanım ve ekibi  Side’de Apollon Tapınağı ilk sütunu ayağa kaldırma çalışmasını yapıyorlardı ve bu işin inşaat mühendisliği ile ilgili kısmı eşimin sorumluluğunda idi.Biz de o yaz için  4 ve 6 yaşında olan çocuklarımızla Jale hanımın Side’deki evinin arkasında bir köy evine yerleştik.Hemen hemen her gün çocuklarla birlıkte çalışmaları izlemeye gidiyorduk.Jale hanım 69 yaşında ve Parkinson hastası olmasına rağmen inanılmaz bir enerji ile çalışırdı.
Jale hanımdan sizlere aktarmak istediğim bir anekdot var.
Jale hanım 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da sanırım Berlin’de doktora tezini yazma aşamasında.Bir an evvel bitmesi gerekiyor.Savaş nedeni ile geri çağırılabilirler.Bombalamayı haber veren sirenler başlar başlamaz sığınaklara inmek zorundalar ve çalışma bölünüyor.Jale hanım tez ile ilgili tüm malzemeleri bir çantaya düzenli olarak yerleştiriyor ve sirenler başlayınca çantayı da alıp sığınağa iniyor ve tez yazımına orada devam ediyor.Bu arada dışarıda bomba sesleri.Sığınaktaki bazı insanlar da her patlamada çığlık çığlığa.Korkudan çığlık atan kadınlardan birisi Jale hanıma dönüp “sana çok kızıyorum,dışarıda bombalar patlıyor sen çalışmaya devam ediyorsun “ diyor.Jale hanımın cevabı  “çığlık atınca bombalar yönlerini değiştireceklerse ben sizden daha fazla çığlık atabilirim ama öyle olmadığına göre bırakın da işimi bitireyim”  oluyor. Kıssadan hisse “zamanınızı verimli kullanın.Vakit nakittir” .Jale hanım yaşamını dolu dolu yaşamış,değerlendirmiş ve bunun ürünlerini kendinden sonrakilere onur ve gururla bırakmış bir kadındır.Ruhu şad olsun.
Başta da söylediğim gibi heyecanımın iki nedeni vardı,ikincisi de şudur;
Telefonda Nizametti bey  Profesör Dr. Jale İnan 2015 yılın kadını ödülünün bana verilmesinin uygun görüldüğünü bildirirken cümleyi şöyle kurdu “Antalya Kadın Müzesi Danışma Kurulu oy çokluğu ile ,bir rol model olarak sizi uygun gördü” .
Ben yaşamım boyunca yaptığım işlerde doğru ve düzgün yapmaya çalışmanın yanında örnek olmaya da çalıştım.O nedenle bu cümle benim için çok önemli idi.Telefonda bir süre cevap verememiş olmam bu nedenledir.
Bu fırsattan istifade ile siz değerli misafirlerimizin huzurunda Kadın konusunda bir iki şey söylemek isterim.Çalışan kadın ve ev kadını tabirlerinin doğru olmadığını düşünüyorum.Ev kadını evde çalışan kadındır.Kırsal kesimde ise tarlada, serada,evde heryerde çalışır.Kadının görülmeyen ve bedeli ödenmeyen emeği ekonomide önemli bir güçtür.Kadınlar olarak haklarımız ve geldiğimiz yer itibariyle Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına çok şey borçluyuz.Ruhları şad olsun.
Ve ülkemiz kadınlarına çok şey borçludur.Böyle iken kadına karşı şiddetteki artış maalesef dikkat çekici.Bu nedenle bazı yöneticilerimizin ve toplumda fikir oluşmasını sağlayan bir takım fikir önderlerinin konuşma,demeç ve davranışlarında toplumu kadına karşı şiddet konusunda cesaretlendirici olmamalarını,aksine bu konuda olumlu davranışları cesaretlendirici bir tutum içinde olmalarını  diliyorum.
Antalya Kadın Müzesi’ni çok faydalı bir girişim olarak görüyorum.Hayata geçmesinde emek veren herkesin ellerine ve emeğine sağlık. 
Değerli Danışma Kurulu Üyeleri ,Bu ödülle beni onurlandırdınız ve gururlandırdınız.Antalya Kadın Müzesi ve Profesör Dr. Jale İnan 2015 yılın kadını ödülü için teşekkürlerimi ve saygılarımı  sunuyorum
Sağolun,varolun.



Sn. Hülya Bilgin Ödülünü Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Menderes Türel'den Aldı;


2015 ANTALYA YILIN KADINI ÖDÜLÜ VE JALE İNAN SERGİSİ