DÜNYADAKİ SOSYAL DEĞİŞİMLERİN AYNASI: KADIN MÜZELERİ

İhtiyaç, mecburiyet, özgürlük: Kadın müzelerinin varlık nedenleri

Dünyada 1950’lerden başlayarak 2009 sonlarına kadar uzanan 51 kadın müzesinin yazdığı bir kadın müzesi tarihi var. 2009 sonlarında yedi yeni müze daha kurulma aşamasında bulunmakta. Kadın müzelerinin varlığı „neden bir kadın müzesine gerek var?“, „Erkeklerin girmesi yasak mi olacak?,“ „Bu müzede kadınlar mi sergilenecek?“ gibi ender olarak merak, ama çoğunlukla   karşıt olma, küçümseme, alay etme gibi  tavırları içeren soruları da beraberinde getirmekte. Birçok kadın müzesi şu anda ikinci ya da üçüncü nesil kadın tarafından yönetilse de, kurucularının karşılaştığı önyargılar ile şimdiki yöneticilerinin cevaplamak zorunda kaldığı önyargılar arasında fazla bir fark bulunmuyor.

Neden bir kadın müzesine gerek olduğunu, bir kez daha açıklamak gerekirse üç kavram kullanmak gerekecek: İhtiyaç, mecburiyet, özgürlük 

İhtiyaç, çünkü 1970’lerdeki feminist  kadın hareketi, kadın araştırmalarında disiplinlerarası çalışmalar yolunu da  açtı. Bu ortamda kadın müzeleri fikri de gelişmeye başladı. Kadın müzeleri, disiplinler arası çalışma sonuçlarının daha geniş çevrelerle, kamuyla paylaşılacağı bir yer olabilirdi ve oldular.

Mecburiyet, çünkü feminist kadın hareketinin tartışma konuları,  geleneksel müzelerde kadınların kendilerini bulamadıkları gerçeğini ortaya çıkarmıştı. Öyleyse kadının özne olacağı bir mekanın yaratılması gerekliydi.

Özgürlük, çünkü kadın hareketinin devinimi yeni vizyonları, yaratıcı enerjiyi, yeni projeleri de beraberinde getirerek çeşitliliğin dayanılmaz çekiciliğine giden geniş yolu  açmıştı.

Kadın müzeleri, geleneksel müzelerin içeriğini zenginleştirdi, tarihe, sanata yeni açılardan bakmayı talep etti, özendirdi. Şartların zorlamasıyla ya da tercih nedeniyle mobil müze, mekansız müze, sanal müzeler gibi alternatif tasarımlarla müze alanına yeni soluklar getirdi.    

Bir metropolde canlı bir kültür yaşamının tam ortasında, ya da kültürel çekim merkezinden uzakta, küçük bir kent veya bir dağ köyünde kurulmuş 51 kadın müzesi, farklı konu profilleriyle, çok büyük ya da çok sınırlı bütçeleriyle, farklı mekan anlayışlarıyla, çalışmalarında feminist bakış açısının varlığı ya da yokluğuyla ve daha birçok çeşitlilikleriyle varlar ve neden varoldukları halen sorgulanmasına rağmen, kendilerini yerleşik ve önemli bir kültür kurumu olarak tanımlamaktalar.

Nesillere yayılmış uzun soluklu bir çaba: Kadının yaşam kalitesini iyileştirme projesi

        

1960’lı ve ve 80’li yılların feminist kadın hareketleri, etkin olduları ülkelerin politika, hukuk, iş yaşamı, eğitim sistemi, aile içi ilişkiler, kadınların kamuya ait ve özel kurumlardaki nicesel ve niteliksel temsili, cinsiyet gözeten dil kullanımı ya da kamusal ortak alanların cinsleri gözeterek tanzimi gibi tüm konularda kadın aleyhine varolan cinslerarası ayrımcılıkları giderecek, kadınların yaşam kalitelerini yükseltecek  göreceli kazanımlar elde ettiler. Göreceli, çünkü anneannelerimizin 100 yıl önceki durumlarını gözönüne alırsak, 2009 yılında yaşayan kadınlar açısından oldukca yol alınmış görünüyor. Birkaç istisna ülke dışında2 kadınlara oy hakkı verilmesi ya da  üniversitelerin, kadınlara da açılması için protestolar düzenlemek zorunda değiliz. 50 yıl öncesine göre de daha iyi durumda olduğumuzu düşünebiliriz. Ülke sayısı sınırlı olsa da, kadın politikacılar sorumlu konumlara gelebiliyorlar, her ülkede olmasa bile birçok ülkede kadına karşı şiddetin, ceza kanunlarında yaptırımı var. Her dünya yurttaşı için geçerli olmasa bile, prensip olarak sözcüklerle de „ayrımcılık yapılamayacağı“ biliniyor. 

Acil çözüm bekleyen birçok sorun ise, halen kadın hareketlerinin tartışma ve çalışma gündemini oluşturmaya devam ediyor. Eşit işe eşit ücret kuralı birçok ülkede geçerli değil. Almanya´da 2009 istatistiklerine göre aynı  iş kolunda çalışan kadın ve erkeklerin ücretleri arasında %30 ila %40 arasında değişen bir fark var. Cinslerin eşit kariyer yapma şansı hedefi gerçek anlamda hayata geçirilmiş değil. Alman üniversitelerinde yapılan tüm aydınlatıcı çalışmalar, özendirici projeler, üniversite kanunlarının tüm bağlayıcı maddelerine karşın 1997’de %9 olan kadın profesör oranı, 2007’de ancak  % 16’ya çıkabildi.  

„Work – Life balance“ konusunda cinsler arasındaki kadın aleyhine dengesizlikler devam etmekte. Bir kadın için çocuk sahibi olmak yaşamın değişmesi anlamına gelirken, bir erkek için çocuk sahibi olmak en iyi ihtimalle belli bir yaşam sürecinin değişmesi anlamına geliyor. Ruh ve bedeni acıtan şiddet 3, kadın bedeninin cinsel objeliği ve bunlara benzer nice başlık önemli sorunlar olarak onyıllardır tartışılmakta ve her alanda  kadının yaşam kalitesini iyileştirme stratejileri geliştirilmeye devam edilmekte. Kadın müzelerinin ortaya çıkış nedenlerini ve artan sayılarını kadının yaşam kalitesini iyileştirme projesiyle aynı bağlamda görmek gerekli.

Kadın Müzeleri: Bir strateji yöntemi

1950 – 1980 yılları: Arayışın dayanılmaz mutluluğu

 

Önemli kişilerin biyografilerinin sergilendiği Hall of Fame ya da Pioneer Memorial House gibi mekanların şeref listelerinde sadece erkek biyografilerinin olmasına bir tepki olarak, önce ABD’de ve  Avustralya’da, kadın müzesi tarihinin ilk örnekleri olarak tanımlanabilecek Women’s Hall of Fame’ler ya da Pioneer Women’s Memorial House’lar ortaya çıkıyorlar. Bu yeni projeler, tesbit edilen eksikliğe bir alternatif olarak yerel 4  tarihdeki meşhur kadınların biyografilerini sergiliyorlar.  „Ünlü kadın salonları“ bir ihtiyaçtan doğuyor fakat, hedef henüz sisteme kritik getirmek değil, sadece tamamlayıcı bir rol oynamak. Müzeler ise halen tartışmasız ulvi bir mekan olma özelliklerini korudukları için, kadının özne olarak eksikliği  henüz farkedilmiş değil. 

1950ler

 

1950 yılında  Avustralya’da, üniversiteleri ile ünlü Brisbane kentinde Pioneer Women’s Memorial House Museum „Miegunyah”5  kuruluyor. Çalışma alanı Queenslands tarihinde önemli rol oynamış kadınlar olarak belirlenmiş. Bu müzeyi 1958 yılında ABD’de, Ponca City’de kurulan  Oklahoma Eyaleti kadın tarihini belgeleyen Pioneer Woman Museum 6 izliyor ve elli’li yıllar bu iki kadın müzesiyle kapanıyor.

1960lar

 

1960´lı yıllar sadece bir müzeye gebe: 1969 yılında ABD´de, New York Eyaleti, Seneca Falls´da, kadınların ABD tarihine önemli katkılarının arşivlenmesi amacıyla National Women’s Hall of Fame7 organize ediliyor.

1970ler

 

1960’lı yıllarda yükselen feminist kadın hareketinin etkileri, kadın müzeleri bağlamında 1970’li yıllarda görülmeye başlıyor ve ABD’de Alabama Eyaletinin küçük ölçekli bir kenti  olan Marion’da 1970 yılında Alabama Eyaleti kadın kültürünü sergilemek amacıyla Women’s Hall of Fame8,  kuruluyor. 1973 yılında ise Texas Eyaletinin beşinci büyük kenti sayılan Fort Worth, National Cowgirl Museum and Hall of Fame9,  dişi kovboylar  tarihini belgelemesiyle, genel kadın tarihinden ayrılarak özel bir konuda yoğunlaşan ilk kadın müzesi oluyor. 1978 yılında gene ABD’de Ohio Eyaletinin en büyük kenti olan Columbus’da, Ohio kadınları odaklı Ohio Women’s Hall of Fame10 açılıyor.

 

1980 – 2000: Çeşitliliğin dayanılmaz mutluluğu

 

80’li yıllardaki yeni feminist kadın hareketinin etkileri, yeni ilk´lerin de önünü açıyor:1980’lerde Türkiye´de  feminist kadın hareketi gündemi belirliyor ve kadınlar lehine en fazla yasanın çıkarıldığı bir dönem olmasını sağlıyor; Yapılan halk oylaması sonucunda, %60 oyla İsviçre Medeni Kanununa ilk defa kadın ve erkek eşitliği prensibi giriyor; İsveç Silahsızlanma Bakanı Alma Mydal, Nobel Barış Ödülünü alan 6. kadın oluyor; Marguerite Youcenar Académie française’a kabul edilen ilk kadın oluyor; Üniversitelerde ve üniversite dışında  „Kadın Araştırmaları“ kurumlaşmaya başlıyor; Feminist etnologlar anaerkil kültürler ve cinslerin birbiri üstünde egemenlik kurmadığı cemaatler konularında araştırmalar yapıyorlar; İsviçre Appenzell-Außerrhoden kantonunda, başarısız dört oylamadan sonra, kadınlar nihayet 1990 yılında oy kullanma hakkını elde edebiliyorlar.  

Almanya’da kadınlar „erkek“ mesleklerinde eğitilmeyi de talep ediyorlar, ABD,  Almanya, İsrail ve Filistin´de  kadınlar yoğun barış hareketleri başlatıyorlar. Alman Yeşiller Partisi %50 kadın kotası uygulamaya başlıyor.  

Diğer taraftan ise 1980’lerde dünya ekonomisinin yükünün 2/3’ini kadınların  taşımasına karşın, dünya kazancına ancak 1/10 oranında ortak olabiliyorlar. Politika ve ekonomide söz sahibi kadın oranı %4’den az. Kadınların 1/3’ünün doğum kontrolü olanağı yok. Dünya kadın nüfusunun yarısı doğum esnasında tıbbi yardım alamıyor.   

1985 yılında Birleşmiş Milletler organizasyonunda Nairobi’de  gerçekleşen Dünya Kadın Konferansına katılan 155 ülkeden 15 000 kadın, kadın yaşam kalitesinin önündeki engelleri tanımlıyor ve hangi stratejilerin gerekli olduğunu tartışıyor. Eşit işe eşit ücret, kadınların tüm mesleklerde çalışabilme şansı ve politik karar sürecinde kadınların temsilinin yükseltilmesi konuları 2000 yılına kadar  halledilmesi gereken konular olarak öne çıkarılıyor.  

Avrupa Birliği ülkelerindeki politik karar mekanizmalarındaki düşük orandaki  kadın temsili, Avrupa Parlamentosu  araştırmalarıyla tesbit ediliyor ve düzeltilmesi yönünde önlemler geliştiriliyor.   

1980’li yıllardaki yoğun  feminist tartışma atmosferinde  sanat ve kadın, tarih ve kadın,  kent ve kadın konulu eleştirişel  analizler, varolan müzelerin içeriklerini de  tartışma konuları arasına kattı. Bu eleştirileren esinlenen kadın grupları alternatif müze yaratma arayışlarına girdiler. 1980’lerde sekiz kadın müzesi kazanıldı ve  2000’li yılları da kapsayacak  olan sürecte kadın müzeleri sayısı hem niceliksel artış gösterdi, hem de konu açısından çeşitlendi.

 

1980’ler

 

1981’de Bonn’da (Almanya) kadın müzeleri tarihinde „Kadın Müzesi“ adını ilk kez kullanacak olan Frauenmuseum11, kendisi de sanatçı olan Marianne Pitzen’nin gişimi ve disiplinler arası çalışan bir grup akademisyen kadının desteğiyle, geleneksel müzelerde kadın sanatçıların yeterince temsil edilmemesine karşı bir reaksiyon olarak kuruldu. 2000 yılında 28. kuruluş yıldönümünü kutlayan Frauenmuseum kendisini „tüm kadın müzelerinin annesi“ olarak nitelendirmeye başladı.

Aynı yıl Washington’da  „Kadınların sanatta yarattığı harikaları“ göstermek isteyen kadın sanat eserleri koleksiyoncusu  Wilhelmina Cole Holladay (1922 - ) evinde kendi koleksiyonunu haftanın belli günlerinde ziyaretçilere açtı. Kurmayı düşledigi müzeyi, 1983 yılında Beyaz Saray yakınındaki  78.810 metrekarelik bir binayı satın alıp, onararak gerçekleştirdi. 1987 baharında National Museum of Women in the Arts (NMWA)12 ismi verilen müze,  feminist sanat tarihçisi Dr. Eleanor Tufts´un  küratörlüğünü yaptığı „Amerikan Kadın Sanatçılar:1830-1930“ sergisi ile açıldı.13

1984 yılı üç kıtada kurulan üç müze ile anlamlı bir yıl oldu: „Sanat, kültür ve tarihteki genel anlayışa karşı“ sloganı ile  kurulan ve anaerkil kültür konusunda  yoğunlaşmayı seçen Frauenmuseum Wiesbaden (Almanya);14 „Tarihi küçük şeyler oluşturur“ ifadesinin içini, kırsal bölgelerde kadın yaşamını sergileyerek doldurmak isteyen bir grup tarih bilimcisi kadının kurduğu Pioneer Women’s Hut (Tumbarumba, Avustralya);15 ve öyküsü küçük bir feminist kadın grubun girişimciliği ile 1982 yılında  başlayan ve 1991 yılından itibaren resmen Danimarka ulusal kadın müzesi olarak kabul edilerek, bütçesini devletin karşıladığı ender kadın müzelerinden biri haline gelmeyi başaran, Danimarka ulusal kadın kültürü odaklı çalışan  Kvindemuseet i Denmark /Women’s Museum in Denmark (Arhus, Danimarka).16 

Kuruluşundaki adı Women's Heritage Museum olan International Museum of Women’ın (ABD, San Francisco) tarihi bir anne ve kızı ile başlıyor: Kızına kadın tarihi konusunda bilinçlenebileceği  bir mekan arayan sosyolog Elisabeth Colton, bu arayış  sürecinde 1985 yılında kurulmuş Women's Heritage Museum ile karşılaşıyor. Kızı feminist düşünceyle tanışırken, Elisabeth Colton’da bu müzenin vizyon geliştiren bir gönüllüsü oluyor. Bir kadın müzesinin etki ve ilgi alanının daha  geniş olması düşünü paylaşan bir grup müze gönüllüsü kadınla birlikte, müzenin adıyla birlikte çalışma anlayışını da değiştiriyor.  International Museum of Women 2006 yılından beri „Sosyal değişimleri gösteren, global anlamda ortak harekete özendiren ve sınırlar ötesi ortaklıklar kuran bir internet müzesiyiz“ ifadesiyle kendini tanımlıyor ve bu tanıma  uygun olarak  internet ortamında  tüm ilgi duyanların katkıda bulunabileceği, sınır tanımayan interaktif sergiler tasarlayan bir müze haline getiriliyor.17 

Her müze tanınmak ve bilinmek isterken, Berlin´de 1986 yılında adı Saklı Müze (Das verborgene Museum)18 olan bir kadın müzesi kuruldu. Müzeyi kuran bir grup sanat tarihçisi kadın amaçlarını, sanatçı olarak önemsenmeyen ve bu nedenle eserleri müze depolarında tutularak adları zamanla unutulan kadın sanatçıları unutulmuşluktan kurtarmak ve „saklı“ kalmış sanatçıların  eserleri müzelerin sergi salonlarında yer buluncaya kadar Das verborgene Museum’u  gerekli bir kurum olarak açık tutmak olarak belirlediler. 

1987’de kurulan 

Michigan Women’s Historical Center & Hall of Fame (ABD, Lansing, Michigan)19 ise, 1973 yılında bir grup bilimsel araştırmacı kadının Michigan Kadın Araştırmaları Derneğini kurması sonucu ortaya çıktı. Bu proje,  okul ve üniversitelerde Michigan’lı kadınların tarihteki rolleri hakkında  varsayılan ve öğretilen bilgileri tümden değiştirmek amacıyla, Michigan State Üniversitesi kampüsünde çalışmalarına başladı.

1990lar

 

1990’lı yıllar, International Federation for Resarch in Women’s History’nin (IFRWH) de destekleriyle  kadın tarihi konulu araştırmaların  akademik alanda kendini kabul ettirdiği bir zaman dilimi oldu. Kadın tarihi, 1990’larda kurulacak 18 yeni kadın müzesinin de ortak konusu oldu. 1990 yılında eğitim uzmanı C.N. Mangala, Hindistan kadın kültürüyle ilgili objeleri kişisel çabasıyla toplayarak, müdürü olduğu okul binasında Hindistan’nın ilk kadın müzesiShashwati Women’s Museum’u (Bangalore) kurdu. 20 

1991 yılında üç yeni müze açıldı.  Bu müzelerden ikisi,  „müze“ içeriğini yeniden  tanımlayacak iki yeni modeli de beraberinde getirdi: Bir grup kadın tarihçi  yaşadıkları kentin kadın tarihini gün ışığına çıkarmak için Bremen´de(Almanya)  Bremer Frauenmuseum’u kurdular.21 Bu müze,  çalışmalarını halen „kendi mekanında“ değil,  kentin tüm kamusal mekanlarını kullanarak sürdürmeyi seçen  ender müzelerden biri olma özelliğini taşımaktadır.   

Women’s History Museum – on wheels

  (Washington, ABD) alışılmışın dışındaki  ikinci kadın müzesi  modeli oldu. Tarih öğretmeni ve kütüphaneci Jeanne Schramm kendi maddi olanakları ile eski bir otobüsü, Amerikan tarihinde önemli rol oynamış 20 kadın biografisi ile gezici müze olarak düzenledi ve 1991-2009 arasında kadın tarihi konusunda gönüllü olarak çalıştı. Okul, kütüphane gibi kurumların önüne  parkederek bilgiyi izleyicinin ayağına götürdü.22  

 „Sufraget’lerin oy hakkı talebi hareketi Batı’da başladı, bu hareketin onuruna müzemiz kuruldu“ diyerek kendini tanıtan  Women of the West Museum (Los Angeles, ABD) ile 1991 yılı sona erdi. 23 

1993 yılında da  bir önceki yıl gibi üç yeni müze daha kuruldu. Merano’da (İtalya) 18 yaşından itibaren kadın kıyafetleri koleksiyonu yapan Evelyn Ortner, kadın tarihi konusunda çalışan bir grup kadınla, kadın kıyafetleri örneğinde 200 senelik Avrupa kadın tarihinden bir kesitin belgelendiği Museo della Donna / Frauenmuseum “Evelyn Ortner

´i kurdu.24 

„Connecticut kadınlarının kamu yaşamındaki  başarılarına saygı göstermek, onların öykülerini unutturmamak, halkı bu konuda eğitmek, kadınlara ve kız çocuklarına başarılarının devamı için ilham vermek“  ifadesi ise, gene 1993 yılındakurulan Connecticut Women's Hall of Fame’in (ABD, New Haven, Connecticut) kuruluş amacı olarak tanımlandı.25 Bu müze de, bir üniversite çatısı altında kurulduktan sonra (Hartford College for Women, University of Hartford), bağımsız bir kurum haline gelen müzelere örnek teşkil eder.26 

„Kendi seçtiği yolda yürüyen her kadın bir öncüdür“  düsturu ise, 1993’de  Avustralya kadın tarihi konusunda çalışmaya başlayan  National Pioneer Women’s Hall of Fame’e ait (Australya, Alice Springs)

.27 

1994 yılı da, kuzey Avrupa, Orta Avrupa ve Afrika’dan örneklerle 90’lı yılların neredeyse geleneği haline gelmiş olan üç yeni kadın müzesi açılışı ile devam ediyor:  Afrika´nin ilk kadın müzesi ve Senegal’in ilk özel müzesi,  her kadın müzesinin kuruluşunda olduğu gibi gene bir kadının hayali ve yaratıcı bir grup kadının çalışmaları ile kuruldu. Annette Mbaye d'Erneville ve grubu, Goree adasında  Kölelik Müzesi’nin tam karşısındaki küçük bir binanın bir „aile evi, toplantı ve meslek eğitim merkezi“ olarak tanziminden sonra, açtıkları müzelerine The women museum „Henriette Bathily“ adını verdiler.28 Bu müzede pirinç işçisi kadınlardan, akademik ve politik yaşamdaki kadınlara,  kadın hareketindeki aktivist kadınlardan, sendikacı ya da sokak satıcısı kadınlara, kadın yazarlardan seramikçi, kumaş boyacısı gibi geleneksel el sanatlarında isim yapmış usta kadınlara uzanan bir çizgide Senegal kadın yaşamı sergilendi.  Ayrıca kadın bağlamında kölelik tarihi, kölelik öncesi yerli kadın tarihi, günümüz  Senegal’inde kentsel ve kırsal alanlarda kadın yaşamı gibi konulara da yer verildi. 

Kvinnomuseum (Bergslagens, İsveç)29  ve Stuttgarter Frauenmuseum30,  (Stuttgart,  Almanya)  kurucularının tarihçi kadınlar olması, yaşadıkları kentin kadın  tarihi konusunda çalışmaları ve kendi kentlerindeki kadın kültürü politikasına bir alternatif olarak doğmuş olmaları gibi nedenlerle birbirleriyle  ortaklık gösteriyorlar. Fakat    iki müzenin varoluş biçimi arasında önemli bir fark var: Stuttgarter Frauenmuseum, kurulduğu yıl olan 1994’den günümüze kadar çalışmalarını tıpkı  Bremer Frauenmuseum (Almanya) gibi „müze binasız“ yürütüyor, çalışmaları için kente yayılmış çeşitli kamusal alanları kullanmayı tercih ediyor. 
 

1995 yılında Asya´da iki, Kuzey Avrupa’da ve   Afrika´da birer müze ile, ilk defa bir yıl içinde dört yeni  kadın müzesi kurulmuş oldu. Bir yılda kurulan dört kadın müzesi sayısına 

2000 yılında tekrar erişilecek, 2006 yılında ise Avrupa  ve Güney Amerika´da açılan altı  yeni müzeyle de bu rekor kırılacaktır. 

1995 yılında,  kadın müzeleri alanında devlet kadın politikaları da artık söz sahibi olmak istiyorlar. 1989 yılında Norveç’te kadın müzesi kurmak isteyen bir grup kadın,  projelerini Norveç Tüketici Hakları Bakanlığı’na veriyor. Bakanlık bu projeyi, kadınların politik yaşama katılımlarını destekleme amaçlı bir program çerçevesinde, „kadın tarihi“ konulu bir araştırma yapılması ve  kent müzesinde gösterilmesi şartıyla maddi açıdan desteklemeyı kabul ediyor. Böylece  1995 yılında açılacak olan Kvinnemuseet’in (National Women’s Museum)

31 (Kongsvinger, Norveç) tohumları atılıyor. 1998 yılına gelindiğinde ise, Kvinnemuseet resmi devlet müzesi ünvanını kazanarak devlet bütçesinin  giderlerini karşıladığı az sayıdaki kadın müzelerinden biri oluyor. 
 

Vietnam’da

1995 yılında Ho Chi Minh

ve Hanoi kentlerinde iki yeni müze daha açılıyor ve  bir sene içinde iki kadın müzesi açılan ilk ülke oluyor. Nam Bo Womens´ Museum (Ho Chi Minh)32 ve The Hanoi Women’s Museum (Hanoi)33,  Vietnamese Women’s Union girişimciliği ve Vietnam Kültür Bakanlığı’nın maddi destekleriyle ile açılan ve Vietnam kadını ideolojisinin resmi devlet politikası olarak üretildiği mekanlar.  İki müze de, Fransız ve Amerikan ordusuna karşı savaşmış,  endüstri  ve tarımsal üretimde başarılarıyla öne çıkmış işçi kadınlar gibi örnek kadınları tanıtıyor. Bu kadınların özel eşyalarını ve  yaşadıkları bölgelerden objeleri sergiliyor. Kadınların tarihsel süreç içindeki ev içi „vazifeleri“ni gösteren objelere de yer veriyor ve Dong Son (M.Ö. 1. yy.)  çağından  kadın takıları tanıtılıyor. Kuruluş aşamasında tüm Vietnam’dan kadınların objeler gönderdiği  ve bir kadın mimarın proje çalışmasını yaptığı The Hanoi Women’s Museum çalışma hedeflerini belirlerken,  devletin kadın kimliği anlayışını ve beklentilerini de tanımlamış oluyor: “Kadınlarımız ne yazık ki kültürümüz ve geleneklerimizle bağlarını kaybettiler. Bu müzede onlara kültürümüzü öğreteceğiz ve dikiş nakış kursları vereceğiz.“

Sudan kadın müzesi olan Women’s Museum, 34   Afhad University for Women bünyesinde ve Kadın Araştırmaları bölümü içinde kuruluyor. Müzenin amacı,  Sudanlı kadınların günümüzdeki siyasi, sosyal, ekonomik statüsünü ve   gelişmelerini belgelemek, kadın kültürü mirasını korumak, Sudan kadın hareketinin öncülerini belgelemek, kadın araştırmaları için dokümentasyon yapmak ve  gelecek kuşaklar için bir kadın bilgi merkezi oluşturmak.

1996 yılında „Daha iyi bir dünya, ancak kadın ve erkek eşitliği ortak prensibini kabul etmiş bir nesil için gerçekleşecektir. Evrensel ayrımcılık ve şiddet de bitecektir o zaman bitecektir. Daha yapacak çok şey var. Bizler ve gelecek nesiller, geçmişten dersler çıkarmak ve geleceği  şekillendirmek istiyorsak, kadınların deneyim ve katkılarından haberdar olmalıyız“ prensibi ile National Women’s History Museum (ABD, Washington)

35  kuruldu. Arzu ettikleri yerde bir bina sahibi oluncaya kadar, çalışmalarını sadece sanal müzelerinde sürdürme kararını aldılar. Politik ağırlığı olması amacıyla müze binasının Capitol ya da The National Mall yakınında olmasını tercih ettiler. Girişim grubu, 2009 yılında diğer Amerikan ulusal müzelerinin de bulunduğu The National Mall yakınında  „Kadınların  başarılarının kapsamlı olarak gösterilebileceği bir müze için, en uygun yer“ olarak niteledikleri bir binayı nihayet buldular.36  

1998 yılında kadın müzeleri  sadece Amerika kıtasında  bir sanal kadın müzesi  ve bir anı evi projesi ile artış gösterdi: Online women’s museum (Kanada) 37

tarihci, arşivci ve kütüphaneci Dawn Elizabeth Monroe’nun 1998 yılından beri kapsamını her geçen yıl arttırarak  sürdürdüğü bir projesi.  Gönüllü olarak kız izcilerle de çalışan Monroe, grubunu Kanada kadın tarihi konusunda bilgilendirmek istediğinde malzeme bulamayınca bu projeye başlamış, diğer kız izci grubu başkanı arkadaşları da arşivindeki bilgilerden  yararlanmak isteyince, çalışmasını internet ortamında hizmete sunmuş. Dawn Elizabeth Monroe,Online Women’s Museum sayfasında bulunan „Hangi önemli kadınla doğum günümü paylaşıyorum?“ „Kanada pullarındaki kadınlar kim?“ „İlk başarılar “, „935 –2009 yılları arasında kadınlar açısından önemli neler oldu?“, „kadınlardan  özlü sözler“ gibi menülerde topladığı bilgilerle  kız çocuklarının ilgisini çekecek konularla, onları kadın tarihine yaklaştırmak ve  bilinçlendirmek amacını güdüyor. 

 „Bu evde kadın oy hakkının tarihi yazıldı, burası müze olmalı“ talebiyle 53 sene süren bir mücadele,  Susan B. Anthony Haus’un38 (ABD, Rochester) 1998  yılında  açılması ile sonuçlandı. Susan B. Anthony (1820-1910) ABD’de 1920 yılında kadınların kazandığı oy hakkını göremeden ölen, ilk kadın oy hakkı savunucusu. Müze yapılması başarılan evinde, Sufraget hareketi içindeki diğer kadınlarla birlikte çalışmalar yapmış, taleplerini yazıya dökmüş ve hatta bu çalışmalarından ötürü kendisine verilen ev hapsi cezasını da, kız kardeşiyle birlikte bu evde çekmişti.  

Afrika kıtasının Senegal’den sonra 1999 yılında Mali’de kurulan ikinci kadın müzesi, Bamako kentinde  feminist tarihçi, filozof, romancı Profesör Adame Ba Konare öncülüğünde,

Muso Kunda (Musée de  la Femme)39

adı verilerek „Kadınların özgürlük yolundaki uzun yürüyüşü anısına“ açıldı.  Muso Kunda, Mali dilinde „kadın tarafı“ anlamına gelmekte ve müze, Kayes, Djenné, Mopti, Tombouctou  gibi ülkeyi  teşkil eden hiç bir kültür grubunu  gözardı etmeyen çoğulcu bir anlayışla Mali’nin kadın tarafını sergiliyor.   

Fransa´da açılan Musée de  la Femme40 (Faucigny) 18. ve 20. yüzyıllara ait yöresel kadın objeleriyle, kadın tarihini belgeliyor ve 1999 yılı bu müzeyle sona eriyor.

2000’ler

 

Tüm dünyada 12 milyon insanın  „Savaşa Hayır!“ protestolarına rağmen 2000’li yıllar yeni savaşlar yılı oldu. Birçok ülkede muhafazakar partiler güçlendi. Avrupa Birliği üyesi Polonya'da, ABD'nin pek çok eyaletinde ve El Salvador'da  kürtaj yasaklandı. Bir müslüman ülkenin ilk kadın başbakanı Benazir Butto,  suikast sonucu öldü.  Birçok ülkede cinsiyet araştırma kürsüsü olmayan üniversite neredeyse kalmadı, ama artık kurumsallaşmış olan feminist hareketin, toplumsal ve  politik alanlardaki görünürlülüğü ve etkili olma özelliği de azaldı. Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliği, ekonomik kriz ve işsizlik global sorunlar oldu.  

Tüm bu olumsuzluklara rağmen 2000 ve  2009 yılları  arasında 18 yeni kadın müzesi açıldı. Yedi yeni müze de kuruluş aşamasında bulunuyor.  

2000 yılında Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında dört yeni müze açılışı kutlandı. 1995 yılındaki başarı tekrar yakalanmıştı.  

Japan Association for the Advancement of Working Women kuruluşunun, 1868’den günümüze kadın çalışma yaşamı tarihi konulu,  Tokyo’da açtığı Center for the Advancement of Working Women 41 isimli

kadın müzesi, hem genel olarak müze anlayışına, hem de kadın  müzeleri içeriğine  ilginç katkılarda bulundu: Kariyer Desteği, İşyeri Kurma Yardımı, Sağlık Danışmanlığı,  Kadın Kütüphanesi, Kadın Grupları Dokümentasyon merkezi, Kadın Kültür Programları gibi birimleri nedeniyle sinerjisi yüksek bir bina komleksi içine, kadın müzesi entegre edildi. 2000 ve 2007 yılları arasında 1 milyon kişiye hizmet veren bu  projenin amacı şöyle belirtilmekte:  „Çalışan ve çalışmak isteyen kadınları, sağlıklı ve dinamik bir bireysel çalışma tarzına  erişebilmeleri amacıyla desteklemek.“ 

Hittisau, Avusturya´nın Bregenzerwald ormanlık bölgesinde 1.883 nüfuslu bir köy. 2000 yılından beri bu köyün kadınlarının günlük yaşamlarında işlettikleri pansiyonlardan, hayvan bakımından,  tarım, ev işleri ve çocuk bakımından başka, bir de Frauenmuseum42 var.  Tarihçi ve sanat tarihçisi Elisabeth Stöckler, hayalindeki kadın müzesini bir köyde kurarak hem köy kadınlarının  yaşamına  yeni bir anlam katmayı, hem köy yaşamına bir ivme kazandırmayı, hem de projesini gerçekleştirmek için küçük bir yerleşme biriminindeki idari mercilerle daha kolay anlaşabileceği düşüncesiyle yola çıktı. Uzun ve doğru stratejiyle sürdürdüğü mücadelelerden sonra, ormanlık bir bölgeye uygun olarak inşa edildiği için bir mimari ödül de kazanmış olan modern müze binasının finansmanı dahil olmak üzere, tüm müze giderlerini belde bütçesine kabul ettirerek bu projesini gerçekleştirdi.43 

A Frugal Woman's Museum (ABD, New Bedford) 44  Henrietta Howland Robinson Green  (1834 -1916)  anısına kurulmuş ve  finans dünyasında kendine yer edinebilmiş başarılı kadınları tanıtmak için kurulan bir müze.  Henrietta Howland Robinson Green öldüğünde ABD’de kadınlar henüz oy kullanma hakkına sahip değildiler ve  iş dünyasında ciddiye de alınmıyorlardı. Buna rağmen  Henrietta çok başarılı bir iş kadını olmakla kalmadı, ayrıca New York borsasında  büyük servet  kazanan ilk kadın oldu. Başarılarından rahatsız olan erkek ekonomi dünyası, ona  orta çağda da sıradışı kadınlara yakıştırılan cadı sıfatını vererek, kendisini  „Wall Street Cadısı“ olarak adlandırmıştı. Öldüğünde serveti, günümüz rayiciyle 2,1 milyar Dolar olan Henrietta  eli sıkılığı ile de tanınıyordu. Henrietta Howland Robinson Green’in yaşadığı ev 2000 yılında müze yapıldığında, onun bu özelligine atıfta bulunularak, müzeye  „Tutumlu Kadın Müzesi“ adı verildi. 

2000 yılının  son müzesi The Women's Museum (ABD, Dallas)45 birçok „ilk“i gerçekleştirmiş bir kadın müzesi: isminin patentini almış, dört seneden az bir zamanda 30 milyon Dolar bağış toplamış, en modern teknik donanımlı bir kadın müzesi binasına sahip olmuş ve dünya tarihinde bir kadın projesine verilen en büyük bağışın sahibi.46  1970’lerde kadına karşı şiddet konusunda aktif çalışmaları da olan Cathy Bonner, Texas Eyaleti Ticaret Bakanlığı icra müdürlüğü görevini yaparken, kendisine ve çevresindekilere şu soruyu sorduğunda müzenin kuruluş fikri de 1996 yılında doğuyor: „Dünyada neden

8 000 müze var da, bir tane bile kapsamlı bir kadın tarihi müzesi yok?

The Women's Museum varolma nedenini hem geleceğe bir yatırım olarak hem de gelecek neslin genç kadınlarına, kendilerinin bugün toplumda bulundukları yere ancak geçmişteki „bazı çok mert ve yürekli kadınların omuzlarında yükselerek gelebildiklerini“ öğretmek ve bunu asla unutturmamak olarak tanımlıyor.

2001 yılında Museum of the Romanian Peasant Woman in Maramures47 3 küçük bir kent olan Dragomiresti´de (Romanya), belde idaresi tarafından ülkenin sosyalist geçmişine atıfta bulunularak, hristiyanlığı, gelenekleri, dili ve yöresel kadın giysilerini asırlarboyu devam ettiren Maramures köylü kadınlarının ve „insanlığın gelişmesine anne, anneanne, eş, kızkardeş rolleri ile katkıda bulunan tüm kadınların“ anısına açılıyor.  

Temmuz 2002’de Shaanxi Üniversitesinde (Çin) düzenlenen Women Culture Museum’un

48 açılış töreni, kadın öğrenciler ve kadın öğretim üyeleri için unutulmayacak anılardan biri oldu.

Femist araştırmacı Li Xiaojiang ise  törenin en önemli kişisiydi. Li Xiaojiang, 1949 yılından beri kadın konusunda akademik çalışmalar yapmış,49  Çin’i kadın araştırmaları ile  tanıştırmış, çeşitli üniversitelerde kadın araştırmaları bölümlerini kurmuş ve ilk dersleri vermiş, 1990 yılında Çin’de yapılan ilk akademik kadın konferansını düzenlemiş, 1997 yılında antropolojik ve etnolojik objelerden oluşan  400 parçalık özel koleksiyonunu   Shaanxi  Universitesine bağışlayarak, Çin’in ilk kadın  müzesinin temelini atmıştı. Müze önce üniversite binası içinde tahsis edilen 200 metrekarelik  bir mekanı kullandı. 2009 yılında ulusal müze statüsüne getirilerek, üniversite kampüsü içinde 5000 metrekarelik bir alanda 1,2 milyon Dolar maliyetinde yeni yapılacak modern bir müze binası inşası planlandı. Üniversite, gerekli meblağın %50’sini karşılamayı taahhüt etti. Geri kalan miktar için yurt içi ve yurt dışında bağış kampanyası başlatıldı. 50  Müzede şu anda  anaerkil toplumlarda kadının rolünü inceleyen bir sergi projesi çalışmaları devam etmekte.   

Kadın müzesi dünyası 2003 yılında  iki kıtada, içerik açısından yenilikler de getiren, ikisi sanal  üç müze ile zenginleşti.  Göç alan Batı Avrupa ülkelerinde ayrımcılık konulu tartışmalar ve araştırmalar ve  ayrımcılığa karşı strateji geliştirme konuları gündemin değişmezleri arasında bulunmakta. Bu gündem çerçevesinde Almanya´da 2003 yılında sergilerinin içeriğini ayrımcılığa karşı bir strateji olarak kullanan ve çalışma şiarı „anlamanın temelinde karşılaştırma yatar” olan  Museum Frauenkultur Regional – International 51 (Fürth/Bavyera)  kuruldu. Bu müzenin ortaya çıkmasına neden olan birikim ise 1989’da başlamıştı: Milliyet ve ulus gibi kavramların ayrıştırıcı özelliği nedeniyle, „biz farklı anadillerine sahip bir grubuz“ ifadesiyle kendilerini tanımlayan ve benim de kurucu üyelerinden olduğum bir grup kadın 1989 yılında Bir Dünyanın Kadınları - Kadın Günlük Yaşamını Araştırma Merkezi’ni kurdu.52  Bu merkezde, 1990’lı yıllarda akademik çevrelerin henüz mesafeli yaklaştığı kültürlerarası karşılaştırma medoduyla, kadın günlük yaşamını inceleyen araştırmalar yapılıyordu. Bu araştırmaların, ayrımcılığa karşı kullanılabilecek anlamlı verilerinin, pratik kullanım değeri kazanabilmesi amacıyla da, araştırma sonuçları gezici sergiler olarak tasarlanıyordu.  

2001 yılında, 14 yılda biriken ve ilerde daha da fazlalaşacağı kesin olan sergi malzemelerimizin artık bir müzeyi gerekli kıldığını düşünerek Museum Frauenkultur Regional – International’in üç yıl sürecek olan kuruluş çalışmalarını başlattım. 2000’li yılların sonuna kadar  kurulan tüm kadın müzeleri içinde „Kültürlerarası karşılaştırma medodu“ profiliyle çalışan tek müze olma özelliğine sahip bu müze, yeni kurulacak kadın müzelerini de  kültürlerarası karşılaştırma metoduyla çalışma konusunda bilgilendiriyor, özendiriyor ve destekliyor.

Viyana Kenti Kadın Bürosu  (Frauenbüro Stadt Wien) 2003 yılında hizmete sunduğu  sanal kadın müzesi muSIEum – displaying:gender 53 ile, kadın müzesi  kavramını internet olanakları ile yeniden tanımladı. Viyana Kenti Kadın Bürosu  öncülüğü ve maddi desteğiyle gerçekleştirilen bu projede, Viyana kentindeki müzelerden dördü olan Tarih Müzesi, Teknik Müzesi, Yahudi Müzesi ve Etnoloji Müzelerinden seçilen kadın içerikli objelerle bir sanal koleksiyon oluşturuluyor. Bu koleksiyon  muSIEum – displaying:gender websayfasına yerleştiriliyor ve kadın ve cinsiyet bakış açılarıyla yorumlanarak  „kadın ve erkek yaşamları arasındaki farklar“ inceleniyor. Sanal sanat koleksiyonuna  ek olarak, objeleri  tartışan ve yorumlayan  makalelere ve ses kayıtlarına da (Audiothek) yer verilmekte.
 

2003 yılının son kadın müzesi yine sanal ortamda kurulan  „Azerbaycan Gender Informasıya Merkezi“ websayfasında Azerbaycanca, Rusca ve İngilizce olarak  Azarbaycan kadın tarihi ile ilgili belgelere ve yorumlara yer verenVirtual Muzey.54 

2006 yılında altı yeni müze birden açılıyor:

Bütçesi  Avrupa Birliginin "Equal" 2005-07 destek programları çerçevesinde ve Andaluz Otonom Bölgesi tarafından, Roman kadınlarının İspanyol toplumunda karşılaştıkları ayrımcılığa karşı geliştirilen ve aynı zamanda Roman kadınlarını iş yaşamına entegre etmeyi amaçlayan bir proje olarak Granada´da   Museo Etnológoco de la Mujer Gitana (İspanya) 55 kuruluyor. Bu müze Roman nufusunun yoğun yaşadığı bir semte, Roman Kadınları Derneği organizatörlüğünde ve roman kadınlarının müze projesine aktiv katılımı sağlanarak bir sene gibi kısa bir süre içinde yaşama geçiriliyor ve  Roman kadın kültürü içerikli ilk kadın müzesi  oluyor. 

2006 yılında iki müze de Hollanda’da açılıyor. Museum van de Vrouw (Echt - Hollanda) 56 müzenin bulunduğu  Echt-Susteren bölgesinde toplanmış etnografik objeler aracılığı ile Hollanda kadınlarının toplumdaki statülerini, tarihsel bir süreç içinde sergileme amacıyla kuruldu. Hollanda’nın ilk kadın müzesi olma özelliğini de taşıyan Museum van de Vrouw koleksiyonunun çekirdeğini, müze kurulurken ev kadını, terzi, ebe, hemşire, hizmetçi, ahçı ve öğretmen kadınlar başlıkları altında veya  iç çamaşırları, üst giyim, ilaç, masallar gibi konularda hediye edilen koleksiyonlara borçlu. Müzede yapılan konferans ve seminerlerde, Hollanda dili olan Flemenkçe yerine, özellikle bölgesel dil olan Friz dili kullanılmakta. 

“Dünya müzelerinde sergilenen eserlerin sadece %4’ü kadın sanatçılara ait, kadın sanatçıların eserlerinin müzelere kabulü neredeyse olanaksız, dünyada binlerce müze erkek tarihi ve erkek sanatını sergilemekteyken kadın sanatını sergileyen sadece bir kaç müze bulunmakta. Hollanda´da ise bu türden bir tek müze bile yok. FemArtMuseum bu durumu değiştirmek istiyor.” Websayfası Flemenkçe ve  İngilizce dillerine ek olarak Hollanda´daki etnik çeşitliliğe uygun olarak İspanyolca ve Arapça olarak da planlanan FemArtMuseum’um (Hollanda, Amsterdam) 57, feminist  din bilimcisi Freda Dröes’in  girişimciliği ile 2006 yılında başlayan ve  2009 yılında halen  devam kuruluş çalışmaları sona erdiği zaman, müzede %96  oranında kadın sanatçıların  ve %4 oranında erkek sanatçıların eserleri sergilenecek! 

2006 yılında bir grup feminist kadın, Buenos Aires kent yönetimindeki kadın daire başkanları, eski ve yeni kadın bakanlar, kadın üniversite rektörleri ve  Madres de Plaza de Mayo, Katolik Kilisesi İnsan Hakları Grubu gibi  politik gruplar da dahil olmak üzere idari, bilimsel ve politik alanlardaki tüm kadın potansiyelini geniş bir koalisyonda biraraya getirerek yaptıkları lobby çalışmaları sonucunda, bünyesinde Kadın Kütüphanesi ve  Gender Dokumentasyon Merkezi de barındıran Museo de la Mujer’i (Arjantin)

kurdular.58 Bu müze projesinin her aşamada en önemli destekcisi Buenos Aires kenti müzeleri genel müdürü ve 1920’li yıllardaki bir feminst aktivistin büyük büyük torunu olan Graciela Tejero Coni oldu.  

2006’nın beşinci müzesi  Şili’de kurulan ve Şili’nin ilk feminist kadın yazarı Profesör Mercedes Valdivieso´nun  (1924-1993) anısına Museo e Instituto de la Mujer Mercedes Valdivieso 59 adı verilen ve feminist yazar  Gabriela De Cicco’nun bir grup feminist sanatçı ve araştırmacı kadınla birlikte 17 yıl uğraştan sonra gerçekleştirdiği bir proje. 

2008 yılında Kanada’da „Burada ve başka yerlerde kadın konumunun gelişmesine bir bakış“ amacı ile Senegal kökenli Lydia Olga Musée de la femme (Quebec)60 adını verdiği müzeyi açarak, yaşadığı ülkede bir kadın müzesi projesi gerçekleştiren ikinci göçmen kadın oluyor.

2009 baharında Ukrayna’da feminist bir grup gazeteci ve  sanatçı kadının oluşturduğu sanal kadın müzesi Online women’s Museum 61  organize ediliyor.

2009 Aralık ayında ise Gambia’da Afrika´nın üçüncü kadın müzesi “Women’s Museum and Art Centre”  800 nüfuslu Batokunku köyünde, ressam Isha Fofana´nin girişimciliği ve maddi katkıları ile kuruluyor.

2009 yılı, Iran (Tahran), İsveç (Eggersriet), Belçika (Antwerpen)62 ve Almanya’da (Berlin) 63 kuruluş aşamasında olan dört yeni müze ile Costa Rica, Peru ve Meksika’da kadın müzeleri kurmak için bir araya gelmiş dört yeni girişimci grubun  women’s museums network’e 64 katılması ile sona eriyor.

Kadın müzelerinin etkilerine dair: İki kıtadan iki örnek

 

Dünyadaki sosyal  değişimlerin aynası olarak  ortaya çıkan kadın müzeleri, „geriye doğru bakarak“ yaptıkları çalışmalar ile bugünün kadın politikalarını etkileyen roller oynamaktalar. Kadın müzelerinin etkilerini 2002 ve 2009 yıllarında ABD ve Fransa’daki iki gelişme çok iyi örneklemekte. Yıl 2002: „Feminist“ kelimesi ilk defa ABD´de bir devlet müzesi olan  Brooklyn Museum tarafından kullanılıyor. Brooklyn Museum, kendi çatısı altında feminist bir sanat merkezi açıyor „Elizabeth A. Sackler Center for Feminist Art“. Ayrıca sadece feminist sanat içeren sanal bir arşivi de hizmete sunuyor.65 

Kadın müzelerinin etkilerinin yadsınamayacağı diğer önemli bir gelişme ise 2009 yılında Paris’te Centre Pompidou´da gösterilen ve dünyadaki diğer önemli müzeleri de düşündürecek ve onları aynı yolda cesaretlendireceğini umudunu da beraberinde getiren bir sergi. Bu sergi, The National Gallery´deki (Londra)  2300 tablodan sadece 4 tablonun bir kadın sanatçının imzasını taşımasına,  Musée d'Orsay’da ve dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan Louvre´un koleksiyonundaki 35.000 eser arasında birçok nü kadın tablosu olmasına karşın, tek bir kadın ressamın bile  eserinin  bulunmaması gerçeğine karşı  Centre Pompidou küratörlerinden  Camille Morineau’nun birçok röportajında da vurguladığı gibi66 anlamlı bir tepki.

 

İngiltere’de sanat tarihi ve kadın araştırmaları eğitimi alan Camille Morineau,  Centre Pompidou´da  küratör olduktan sonra, derhal  Centre Pompidou koleksiyonunlarındaki kadın sanatçıların oranını arttırmaya başlıyor. Ve  bu oranı dört yıl içinde %17’ye çıkarmayı başarıyor. Böylelikle  20. yüzyılın 200 kadın sanatcısının 500 eserini 27 Mayıs 2009 ile  24 Mayıs 2010 tarihleri arasında  elles@ Centrepompidou -  Ulusal Modern Sanat Müzesi Koleksiyonlarında Kadın Sanatçılar ismiyle gösterime sunabiliyor. Sergi tanıtım yazısında „Dünyada ilk kez, bir müze kendi koleksiyonunun kadınsı tarafını görüntülüyor“67 ifadesiyle başarısının  haklı gururunu yaşayan Camille Morineau,  röportajlarında  Centre Pompidou koleksiyonundaki  %17’lik kadın sanatçı oranını, Fransız parlamentosundaki %17’lik kadın parlamenter oranı ile karşılaştırarak toplumun halen eşitlikten uzak olduğunu da vurguluyor. 68    

 

Kutlanacak çok zafer var ama ...

 

Geleneksel müzelerin erkek özneli tarih anlayışına karşı çıkan “kadın tarihi” müzeleri veya sadece  erkek sanatçıyı özne yapan  sanat anlayışını değiştirme amacıyla kurulan “kadın sanatı/sanatçılar” müzeleri ya da  göç alan ülkelerdeki bir ihtiyaç gereği ortaya çıkan kültürlerarası metodla çalışan müzeler hatta devletlerin kendi ideolojileri çerçevesinde destekledikleri  müzeler ve daha birçok ara kategori kadın müzesi, çeşitli profilleriyle feminist kadın hareketindeki tartışmaların „müzenin kadın haline” yansımaları oldu.  

Kadın müzelerinin kuruluş amacı, içeriği, oynadığı rol ve toplumdaki  önemi her ülke için mutlaka farklılık gösterecektir. Fakat  tüm  müzelerin   ortak yönü, kültür yaşamında yeni bir model olarak ortaya çıkışları, dönüşüm yaratan birözne olmaları, kültür yaşamına yaratıcı kadın enerjisini eklemeleri, kadının  müzedeki görünürlülüğünü somut olarak başlatmaları, kadın müzelerinin  toplumda gördüğü kabulü arttırma yönündeki çabalarıdır.  

Kadın müzeleri tarihine baktığımızda kutlanacak çok zafer var. Fakat yaptıkları ilgi uyandıran, keyifle izlenen ve de toplumu etkileyen önemli çalışmalarla aynı zamanda kadının insan haklarına saygının somut hale dönüşmesine katkıda bulunan bu müzelerin, düzenli finans kaynakları ve dolayısıyla güvenli çalışma şartları yok. Buna rağmen kadın müzeleri başka türlü bir müzenin, tarihe, sanata başka türlü bir bakış açısının mümkün olduğunu göstermek üzere, çalışmalarını genişleterek, bir araya gelip sorunlarını ve vizyonlarını paylaşarak başladıkları heyecanlı serüvene devam ediyorlar.  

Haziran 2008’de İtalya’da yapılan 1. Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi’nde69,  kadın müzelerinin görünürlülüğü ve toplumda gördüğü kabulü arttırma gibi konular, Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika´dan gelen 40 kadın müzesi temsilcisi tarafından  özellikle dile getirildi. Çünkü kadın müzeleri genelde kendi ülkelerinin yerleşik kültür kurumları tarafından kabul görmekte sorunlar yaşamaktalar. Bu sorunların  en önde geleni, kısıtlı para kaynakları ile varlıklarını sürdürmek zorunda oluşları. 51 kadın müzesinden sadece sekizinin giderleri devlet bütçesinden karşılanmakta.70 Diğer tüm müzeler giderlerini, Avrupa’daki kadın müzelerinin takip ettiği yolla birbirini takip eden proje bütçeleriyle ya da ABD gibi ülkelerde olduğu gibi bağışlarla karşılıyorlar. Müzelerin kıtalararası diğer ortak yönü ise, varlıklarını ancak müzenin  yükünü önemli ölçüde taşıyan gönüllü üyeleri sayesinde  sürdürebilmeleri.  

2. Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi, 9 Eylül 2009 tarihinde  Bonn´da  Frauenmuseum organizatörlüğünde toplandı ve aynı zamanda her müzenin bir konu ile katkıda bulundugu „Idols, Role Models, Heroines“ isimli ilkDünya Kadın Müzeleri Sergisi gerçekleştirildi.  

3. Uluslararası Kadın Müzeleri Kongresi, Buenos Aires´de 24 ve 25 Mayıs 2010 tarihinde, Arjantin kadın Müzesi Museo de la Mujer ev sahipliğinde ve Costa Rica, Peru, Meksika müze girişim gruplarının organizatörlüğünde yapılacak.71 Kongre gündeminin en önemli iki maddesini ise Dünya Kadın Müzeleri Birliği’nin kuruluş çalışmalarını başlatmak ve International Council of Museums (ICOM) kuruluşunda Kadın Müzeleri Seksiyonu kurulmasını öngören bir teklif taslağı hazırlamak. Amaç, uluslararası müze topluluğuna entegre olarak müzenin kadın halinin yaratıcı ve dinamik etki alanını genişletmek.  

Dünya kadın müzeleri tarihine Türkiye’den de mutlaka bir çok katılım olacağını umut ediyorum. Çünkü öykülerinin unutulmamasını umduğumuz çok ilkler, yaşamımızda  önemli olan çok isim, geçmişten çıkaracağımız çok dersler, koruyacak çok anılarımız, esinlendirmek istediğimiz çok kıymetlilerimiz, geleceğe yatırım yapmak için çok nedenimiz ve sınırlar ötesi ortaklıklar kuracak çok konumuz var.  

DÜNYADAKİ SOSYAL DEĞİŞİMLERİN AYNASI: KADIN MÜZELERİ