HE FOR ´SAÇI UZUN AKLI KISA´!
Kadının toplumda bugünkü yerini ve derin sorunlarını anlamak için geçmişimizden gelen sözlere bakmak lazım. Bu sözler, bugünkü acıklı durumun kaynaklarına ilişkin en çıplak ve en çarpıcı belgelerdir. Kadının toplumdaki yeri ile ilgili fazlasıyla onurlandırıcı, yüceltici sözler de varsa da, ötekilerin yıkıcılığını ve aşağılayıcılığını ortadan kaldırmaz. Düşünün ki tüm küfürler bile kadın odaklıdır. Hatta aşağılık bir erkek tanımlandığında yine hiç suçu yokken annesinden başlanır “O.Ç...” diye. Siz hiç, birinin babasına küfredildiğini gördünüz mü? Erkek egemen toplumların hemen hepsinde durum aynıdır. Aynı sancılar yaşanmıştır. Daha dün, Amerika’da “mankind”, “manpower” gibi erkek merkezli ifadelere karşı eylemler yapılmaktaydı. Bugün daha güçlü ve yaygın tepkiler oluşmakta: Birleşmiş Milletler’in Emma Watson´la başlattığı He For She / Kadın İçin Erkek kampanyası Türkiye´de de güçlü destek bulmuştur. Cumhuriyet tarihiyle birlikte benzeri uyanışlar çoğalmaktadır. Artık herkes öyle ya da böyle farkına varmaktadır ki, bu dünyada iki cins insan aynı haklara sahip olarak yaşamalıdır. Bir bütünün yarılarından biri eksik olursa yarım kalır, tam olmaz.
Kadın ve uygarlık arasında müthiş bir paralellik vardır: Uygarlıktan uzaklaştıkça kadın hakları aynı oranda düşer. Daha doğrusu, kadın, toplumda yerini aldıkça uygarlık yükselir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkını en ilk tanıyan muhteşem önderlik Türk toplumunda kadını ilk kez yasal olarak yüceltmiş, Avrupa ülkelerinden de önce, erkekle aynı haklara sahip kılmıştır. Ama yasalar gerçek hayatı tümüyle çözememektedir. Çünkü gelenekler, yasalardan daha eski ve köklüdür. Derin ve baskın alışkanlıklardan gelmektedir. Yani her ne kadar “cennet kadınların ayakları altında”ysa da hala “eksik etek" ve hala “saçı uzun aklı kısa” olmaktan kurtulamamıştır. “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” diyerek toplumdaki rolü baştan küçümsenmiştir. Çok çocuklu ailelere bakın, nedeni büyük oranda erkek çocuk arayışıdır.
Tutup aşkına şiirler yazın, en güzel mermerlere yansıtın heykel olsun, kadınsız tablo olmasın ve aşk kelimesinin varlık nedeni olsun. Ve sonra da aşağılayıcı, eziyeti hak kılıcı sözler dizilsin. Aşağıdaki sözler ve yazılamayan benzerlerinin, buradaki kullanışları umarım son yazılışları olur:
“Dişi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek yanaşmaz”
“Kocanın vurduğu yerde gül biter”
“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin”
“Kızını dövmeyen dizini döver”
Kurtulmak zor: Mesela hala “alınan” ve “verilen” kızdır, erkek değil. Verilince teslim edilen ve alınınca mallanılan kadındır, erkek değil. İşte bu nedenle “Kızın var mı, derdin var", "Kızın var mı, sızın var". Tek güvence de kızın verildiği erkektir. Kızın kaderi, “helal süt emmiş bir adam”a bağlanır. Nihayetinde o kendini saklamaktan aciz ya; “Peyniri deri saklar, avradı eri”.
“At ile avrata inan olmaz” mı?
“Avratın kazdığı kuyudan su çıkmaz” mı?
“Kadının yüklediği yük şuraya varmaz” mı?
Varır. Yeter ki erkek cinsi engel olmasın ve yeter ki kadın istesin. Nasıl vardığını Cumhuriyet tarihi göstermiştir. Kadının önündeki engeller kalktığında toplum alır başını ilerler. Değilse toplumun yüzde ellisinin bilime, sanayiye, ticarete, eğitime, kültüre, meclise ve daha pek çok kuruma katkı vermediği büyük bir eksiklik yaşanır. O vakit, bugünleri bile rahmetle arayacağınız tam bir erkek dünyası olur. Henüz istenilen düzeyde olmasa da, bu memleketin kadınları, Cumhurbaşkanlığı dışında tüm makamlara gelmiştir. Dünyanın pek çok ülkesini, özellikle de kadınlarını gıpta ettirecek eşit haklara sahiptir. Üstelik yasal haklarını kullanmakta o kadar da hevesli olmadıkları halde. Öyle ki, kadının toplumsal hayata tam katılmamış olması nedeniyle ekonomik kaybımız %25’tir.
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün” geçmişte kalmıştır. “Kadın erkeğin şeytanı” değildir. Adam olana cennetleri bağışlayandır. Ve bugün uygarlık bu noktadaysa, kadına borçludur. Bunca savaşın, erkeklerin sonsuz egemenlik ve paylaşmazlık arzularından kaynaklandığı gibi. Topluma egemen olmakla, fiziksel erkek yeterliliğinin aynı kelime ile (iktidar) tarif edilmesi tesadüf değil ki.
Kadın birliktir. Dirliktir kadın. Duygusudur toplumun; inceliğidir; güzelliğidir. Barış kaynağıdır kadın. Görülmemiştir savaşlar yapıp insan öldürdüğü. Ailenin de toplumun da tutkalıdır. Yuvalar kurar; çocuklar doğurur geleceğe: En önemli özelliği en büyük engel olarak çıksa da karşısına: annedir. Üretkendir, çalışkandır: Bugünden yarını besler. İlham kaynağıdır şiirlerin, sanatın: En incelikli değerdir. Uygarlık tohumlarını kadın saçmıştır; kadın yeşertmektedir. Toplumun sıcak, insancıl yüzüdür kadın. Nerede bir yoksulluk varsa ve nerede bir acı, önce kadın görür. İçinde hisseder. Çocuğunu doyuramayan bir annenin acısını en çok o bilir. Vicdanıdır toplumun. Farklı çalışır kadının aklı. Yaratıcıdır. Organizedir.
Kadının toplumundaki yerini belirleyen uygar kazanımları korumak ve kurumsal yapılar içindeki payını ve gücünü yükseltmek de 21. yüzyılın kadınlarına ve özellikle bu davada kadınların arkasında/yanında durarak mücadelelerine güç vermesi gereken erkeklere düşmektedir. İki cinsten oluşan dünyadaki her kurum ve yapı yine iki cinsin birlikte çalışmasını ve birlikte onurla yaşamasını gerektirmektedir. Bir cinsin onursuzluğu nihayetinde diğerinindir de. Başı açık, kapalı vs diye kadınları birbirinden ayırıp bir kısmının haklarını önceleyen ve ötekileri saymayan siyasiler ise elbette konu dışıdır.
Kadınsız bir cemiyet olamaz. Kadınsız bir sosyal hayat düşünülemez. Kadını yok saymak, dünyanın yarısını her şeyiyle yok saymaktır. Her daim SHE FOR HE idi, şimdi artık biraz daHE FOR SHE olsun. Kampanyayı destekliyorum. Ve bir yıldan fazladır çok emek verip geliştirdiğimiz Antalya Kadın Müzesi / Merkezi projemizin bir an önce hayata geçirilmesinin ne denli önemi olduğunu, Valilik, ATSO ve Antalya Büyük Şehir Belediyesi´ne bir kez daha hatırlatıyorum.
Kadınlar günü mesajı olsun:
Kadınlara: Kendinizi önemseyin ki erkekler de sizi önemsesin. Sizin talep edip peşine düşmediğiniz bir hakkı, erkeklerden vermelerini beklerseniz, daha çok beklersiniz. Çünkü bu durumunuz zaten bizim işimize geliyor: Siz hiç, çamaşır yıkamadığı, yemek pişirmediği için dayak yiyen bir erkek gördünüz mü? Hiç olmazsa, kazandığınız haklara sahip çıkın. Ve oğullarınızı öyle insanca yetiştirin ki, yarın bir başka hemcinsinize sizin çektiklerinizi çektirmesin. Kızlarınızı da öyle insanca yetiştirin ki, kendini her hangi bir erkekten aşağı sanmasın, ezdirmesin.
Erkeklere: Bir kadına göre herhangi bir üstünlüğünüz olduğunu mu düşünüyorsunuz.Kadınların olmadığı bir dünya düşününce, başka bir şey söylemek anlamsız kalıyor. İnsanoğlu iki eşit cins olarak yaratıldı. Ve unutmayın ki onlar sizin her şeyiniz: Ananız, bacınız, sevgiliniz, eşiniz, kızınız… Kaburga kemiğinizden üretilmiş 2. el bir cins değil. Kendi ananızı bacınızı, kızınızı bunca korurken (Bazen baskı yapmakla eş anlamlıdır) başkasınınkine bunca eziyet niye.
Devlete: İnsan hakları konusunda erkeklerin lütfunu bekletme. Kadınların yasal haklarını kullanabilmeleri için onlara yardımcı ol ve kurumlarını buna göre örgütle. Hiç olmazsa hali hazır yasaların yaşama geçmesi için çağdaş uygulama yolları kurgula. Unutma ki, vatandaş devletine güvendiği kadar onurlu yaşayabilir. Unutma ki kadınlar devletine güvendiği kadar başkaldırır eziyete.
Herkese: KADIN HAKKI, ERKEK HAKKI DİYE BİR ŞEY YOKTUR:
İNSAN HAKLARI VARDIR.
Be a HeForShe
mygazete