Galeri
Söyleşi
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ankara doğumluyum. Türk Eğitim Vakfı Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde İtalyan Dili ve Edebiyatı okudum. Daha sonra yüksek lisans için İtalya’ya gittim. Uzun yıllar İtalyan dili ve edebiyatına yakın ilgimden dolayı ve edindiğim bilgilerle yaşantımı renklendirdim. Ben 35 senedir Antalya’da turizmde, diplomaside, siyasette yer alıyorum. Evli ve 2 çocuk sahibiyim. 3 yabancı dil konuşuyorum.
Antalya’ya gelişiniz nasıl oldu?
Evlendikten sonra eşimin işi dolayısıyla geldik Antalya’ya. Eşim K.B.B. doktoru olarak görev yapmaktadır. 35 yıl oldu Antalya’ya geleli. İki evladım Antalya’da yetişti. Onların nüfusunda Antalya yazıyor ve bu nedenle çok mutlular. Güzel ve mutlu bir ailem var.
Antalya’ya ilk geldiğiniz zamanki izlenimlerinizi anlatır mısınız?
Antalya’ya 1980 yılında geldiğimizde nüfusu 100 bin civarındaydı. Bugün Antalya’nın merkez nüfusu 1 milyon 260 bin oldu. Ben aslen buralı değilim ama Finikeli bir ailenin kızı olmak isterdim. Portakal çiçeği kokuları altında derslerime çalışmak isterdim ancak ben bir bozkır çocuğuyum. İlk geldiğimizde Mayıs ayıydı ve ben portakal çiçeğini ilk kez Antalya’da gördüm. Buradaki dostlarımızın mandalina limon bahçelerini görünce cennete geldiğimi düşündüm. Kışın Konyaaltı’dan Kalekapısı’na doğru giderken sağ tarafta deniz, dikiz aynasında Toros dağlarındaki kar manzarası görmek çok güzel. İlk izlenimlerim bunlardı Antalya’ya geldiğimde. Sonraları eğitimim ve tecrübelerimle bu kentte ne yapabilirim diye düşündüm. Evde oturmak istemiyordum, henüz çocuğumuz da yoktu. Kimseyi tanımıyorduk eşimle. Antalya’da sadece iki aile dostumuz vardı. Yapacağım işlerde ilk alternatif İngilizce öğretmenliğiydi ikincisi ise turizmdi. Özel bir lisede öğretmenlik yapmaya başladım. Öğretmenliğe devam ederken ilk çocuğum oldu ve ben çocuğumu yetiştirmek için öğretmenliği bıraktım. Sonraki yıllarda turizm sektöründe çalışmaya başladım. Kızım dünyaya geldiğinde turizmci bir iş kadını olmuştum.
Antalya’da turizm sektöründe çalışmaktan memnun musunuz?
Evet, Antalya o kadar güzel bir şehir ki. Biz uluslararası fuarlara gittiğimizde çantamızda çok güzel bir ülkeyi pazarlıyoruz. Bölgesel pazarlama açısından da Antalya dünyaya mal olmuş bir şehir. 1980 yılından bu yana Antalya’yı farklı kulvarlarda temsil etmekten gurur duydum. Yapmış olduğum çalışmalarda turizm hep ön planda geldi. Antalya’da turizm sektörü 1980’li yıllarda ivme kazandı ve ben de turizmle birlikte büyüdüm diyebilirim. Seyahat acenteliği, profesyonel turist rehberliği, acenteler derneği başkanlığı derken iki çocuğum bu hengâme içinde yuvarlandı gitti. Bu kadar yoğun iş hayatında iki evlat yetiştirmek benim için ayrı değer. Tabi bu konuda eşimin büyük desteği oldu bana. Hayat müşterektir. Eşim bana destek olmasa bu kadar başarılı olamazdım. Aynı şekilde ben de eşime destek oldum.
Turizm sektöründe ne gibi çalışmalarınız oldu?
Seyahat Acentalığı üst düzey yöneticiliğinin yanı sıra 1990’lı yıllarda 10 yıl kadar İtalya Fahri Başkonsolosluğu yaptım. O dönemde İtalya ve Türkiye’nin kültürel olarak karşılıklı tanıtımını üstlendim. Benim için çok kıymetli bir dönemdi. Bu dönemin sonunda İtalya Güzel Sanatlar Bakanlığı’ndan takdir ödülü aldım. Altın Portakal Vakfı’nın Genel Müdürü olarak Antalya Kültür Merkezi ve Cam Piramit Kongre ve Fuar merkezinin açılış genel müdürlüğünü yaptım. Aradan geçen uzun yıllardan sonra bu göreve tekrar atandım ve 16. Uluslararası Antalya Piyano Festivali ve 52. Uluslararası Antalya Film Festivali gibi çok önemli kültürel etkinlikleri organize etmekteyim. Tüm bu çalışmalarımın yanı sıra İtalyanca ve İngilizce profesyonel turist rehberiyim. Şehrimize gelen yabancı konuklara Antalya’nın tarihsel geçmişini anlatma,k doğal güzelliklerin gezdirmekten büyük bir keyif alıyorum. Ülkemi temsil etmek gurur verici bir iş.
Siyasetteki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Hayatımın en önemli noktası; 1994 yılında Muratpaşa Belediye Meclis Üyesi seçildim. 5 dönem seçilmiş Belediye Meclis üyesiyim. Siyasetin içindeyim. Eğer bu ülkeye başarılı evlatlar yetiştireceksek hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız düşüncesiyle yola çıktım. 820 milyon nüfuslu 47 devletin üye olduğu merkezi Fransa Strasbourg’ da olan Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde 1994 yılından bu yana seçilmiş Yerel Yönetimler Meclis Başkan Yardımcısıyım. Çok uzun yıllar farklı çalışma guruplarının başkanlığını yaptım. Sürdürülebilir çevre ve enerji konusuyla ilgili çalışmalarda bulundum. İki yılda bir Avrupa Konseyi’nin toplantı ve kongrelerini Antalya’nın ev sahipliğinde organize ediyorum. Hayatta tek ilkem var: Kendimizi ifade etmemiz gerekiyor. Eğer kendimizi Avrupa’ya ifade edemezsek Avrupa önyargılarıyla bizi değerlendiriyor. Bugün Antalya’ya gelen milyonlarca turist tesadüfen gelmiyor. Biz turizmciler Avrupa’da fuarlara giderek kendimizi, ülkemizi tanıttığımız için geliyorlar. Önce isteyeceksiniz ve hedefinizi belirlerseniz karşılığını alıyorsunuz.
Bir kadın olarak bu kadar yoğun iş yaşamı içinde olmak nasıl?
Kadın olmanın iş yaşamında avantajlarını gördüm. İş ortamında, siyaset ortamında kadın olduğum için erkekler hep nezaketli oldular. Sadece şahsıma değil, benim olduğum ortamlarda birbirlerine karşı da nazik oldular. Bir anlamda erkek ortamının seviyesini yükselttim. İş hayatında kadın ve erkek arasında bir fark göremiyorum. Hepimizin beyni aynı oranda çalışıyor. Biz kadınlar daha sabırlı, hoşgörülü, disiplinli ve başarmak hırsıyla çalışıyoruz. Hem evin işleriyle uğraşıyoruz hem çocuklara bakıyoruz hem toplantılara, konferanslara yetişiyoruz. Kadın sadece dışarıda çalışmıyor, evinde de çalışıyor. Dışarıda bir kadın olarak değil birey olarak çalışıyorsunuz. Ben çalışma hayatımda kadın ve erkek çalışanları hiç ayırmadım. Yıllarca görev yaptığım Avrupa Konseyi’nde bir Türk kadını olarak ülkemi ve üye ülke toplantılarında Avrupa Konseyi’ni temsil etmek benim için çok gurur vericidir. İşte Türk kadını her yerde başarıyla yöneticilik yapar tablosunu çizdim.
Karar alma noktalarındaki kadın temsilini nasıl buluyorsunuz?
Tabi ki az buluyorum. Bunu mutlulukla söyleyemeyeceğim. Ara yönetici olan çok kadın var ama karar alma noktalarında kadınları görmek zor. Özel sektörde yönetici kadın sayısı artıyor ancak siyasette aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Kadınların siyasette yer alması konusunda ne söylemek istersiniz?
Bence kadınların bu konuda daha istekli olması gerekiyor. Gelsin kadınlar siyasi partilerin gençlik kollarında, kadın kollarında çalışsınlar. Kadınların mücadeleci olması lazım, söke söke alması lazım mevkileri. Çocuklarımızın geleceği için kadınlar olarak siyasette söz sahibi olmalıyız. Ben erkek çalışma arkadaşlarım nasıl davrandıysa o şekilde davrandım. Kadın olduğum için bir ayrıcalık istemedim. Kadın olduğum için bir kontenjan talebim olmadı. Kadın olarak bu işi yapmayı göze alıyorsam bana ayrıcalık yapılmasını talep etmedim ama benim sizden farkım yok dedim. Bu ciddiyet ve kararlılığı gösterirseniz, üretken olursanız siyasette yer bulacağınıza inanıyorum. Fakat Türkiye’de kadının hem anne, hem siyasetçi , hem iş kadını olarak görev yapması da kolay diyemem. Sorumluluklarınız üst üste biniyor ve özveri gerektiriiyor.
Geçmişten günümüze çalışma hayatında, siyasette ve diplomaside yer alan kadınlara karşı toplumdaki bakış açısı değişti mi?
Değişti gerçekten. Sivil Toplum Kuruluşlarında daha fazla kadın üye ve başkan var. Antalya’da da her geçen gün siyasetteki kadın sayısı, Kadın muhtar sayısı da artıyor. Her geçen gün doğruya ve güzele bir gidiş var. Yeterli mi derseniz elbette değil.
Antalya’da kadınların sosyal hayatı için ne yapılabilir sizce?
Kadın birliği, kadın gücü ve dayanışmasını sağlamalıyız. Bunu yapamıyoruz nedense. Kadınlar olarak bireysel hareket etmeye çalışıyoruz, ekip çalışmasından yana olmuyoruz. Kadın dernekleri arasında dahi birlik beraberlik yok. Kadınların bir araya gelip siyasete taşıdığı bir kadın olmuyor. Örneğin üniversitede öğretim kadrosunda çok kadın var. Umarım bir gün kadın rektörümüz olacaktır. Orada da birlik beraberlik göremiyoruz. Kadın adaya kadınlar dahi oy vermiyorlar, bir kadın dayanışması yok. Antalya Kadın Müzesi kurulduktan sonra olumlu gelişmeler olasını arzu ederim. Farklı meslek dallarından insanlar belki bir danışma kurulu oluştururuz, belki bir dayanışma başlatırız.
Yabancı ülkelerdeki kadınlarla Antalya’daki kadınlar arasındaki farklar neler?
Özellikle Kuzey Avrupa’da kadın figürü çok daha farklıdır. Oralarda kadınlar artık kendilerini ispat etmişler. Siyasette kadının yeri nedir diye bir sorun kalmamış artık. Orta Avrupa’da da müthiş bir gelişim var. Bir çok ülkede seçilmiş Belediye Başkanları ve Başbakanlar var.Ama Akdeniz bölgelerine indiğiniz zaman erkek egemen toplumu görüyorsunuz. Kadınlar çalışıyor ama ailenin söz sahibi erkek. Osmanlı’da ve Ortadoğu’da kadınlar her şeyi idare etmiş ama kafesin arkasından yapmış bunları. Kadınlar çok çalışıyor ama hep bir adım arkada, hep perde arkasında. Yani soğuk coğrafyalarda kadın erkek eşitliği sağlanmış ama sıcak coğrafyalara indiğinizde kadınlar ikinci planda, erkekler ön planda. Böyle bir farklılık var.
Antalya’da yaşamaktan mutlu musunuz?
Antalya’da yaşamak büyük bir zenginlik ve ayrıcalıktır. Antalya’da gökyüzünü, yeşili ve maviyi bir arada görebiliyorsunuz. Ben artık bir Antalyalıyım. Benim gibi Antalya’ya göç eden herkes kendisini böyle ifade etmelidir. Bu bilincimiz olmazsa Antalya’ya sahip çıkamayız. Antalya’ya 1999 yılında Hillary Clinton geldiğinde Aspendos tiyatrosunda kendisine eşlik ettim. Medeniyetlerin beşiği olan Antalya’da kültürel değerlerimize sahip çıkmamızı ve gelecek nesillere taşımamızı öğütledi. Antalya aynı zamanda önemli bir tarım kenti. Sebze ve meyve ihracatın % 65 i Antalya’da yetiştiriliyor. Çiçek seralarında üretilen çiçekler tüm dünya ülkelerine pazarlanıyor ve 14 Şubat da dünya insanlarını sevgiye davet ediyor.
Ben kendimi Mevlana gibi hissediyorum. Bir elimle aldığımı diğer elimle veriyorum. Çocuklar için ne projeler üretebilir, gençlere kadınlara destek verebilir, iş imkanları yaratabilir, sanata ve kültüre yeni ufuklar çizebilir, yurt dışında edindiğim bilgi ve öğretileri Antalya halkıyla nasıl paylaşabilirim diye düşünüyorum ve gerçekleştirmek için çaba harcıyorum. Üyesi olduğum sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışmaya özen gösteriyorum.
Antalya Kadın Müzesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok güzel bir oluşum bu. İnteraktif olması çok güzel. Sanal kadın müzesi, benim de torunlarıma taşıyabileceğim bir ortam. Devir değişti artık. Sosyal medya hayatımızın içine girdi .Yakınlarım şehir dışında ya da yurtdışında yaşıyorlar. Sosyal medya sayesinde uzaktakilerle paylaşımlar artıyor. Kadın müzesinde önce Antalya’nın doğal güzelliklerini görmek isterim. Topluma yön veren meslek kadınlarının yaşadığı şehrin tanıtılması ve Müzenin Farklı dil seçenekleri ile anlatılması gerekmektedir. Çalışmalarını destekliyorum ve başarılar diliyorum.