SİBEL ÖNDER
Görüntülenme: 24522

SİBEL ÖNDER

KADIN HUKUKU PEŞİNDE BİR KADIN HUKUKÇU
Söyleşiyi Gerçekleştiren: Sibel Atasoy

Galeri

Söyleşi


Sibel Atasoy: Merhaba Sibel Önder sizi 7 yıl süren bir cinayet davasındaki mücadeleniz ile tanıdı Türkiye... Antalya Kadın Müzesi olarak 7 yıllık hukuk mücadelenizi daha yakından öğrenmek istiyoruz. sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Kendinizi anlatır mısınız ?
Sibel Önder: Ben 1980 Tatvan Doğumluyum. Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2003 senesinde mezun oldum. İzmir Barosunda 2004 Senesinde Stajımı tamamladıktan sonra 2005 Yılında Önder Hukuk Bürosunu kurarak çok sevdiğim mesleğime adım attım.

Sibel Atasoy: Sezgi Kırıt davasını neden kabul ettiniz, aile size Nasıl ulaştı?
Sibel Önder: Aile Tesadüf bir şekilde bana ulaştı. Rahmetli Sezgi’nin ablası uzun uğraşlar sonucunda bana ulaştığını söylemişti.
Dosya adı altında elime ilk incelenmek üzere adli tıp raporu verilmişti. Raporu incelediğimde çok fazla çelişkilerin olduğunu fark ettim. Daha sonra Rahmetli Sezgi’nin Ablası ile görüştüğümde bir abla olarak gözlerindeki acıyı ve çaresizliği gördüm... Kardeş sevgisinin ne olduğunu çok iyi bilirim. Dünyada hiç bir sevgi kardeş sevgisi gibi değildir. Sezgi’ye kardeşini geri veremeyecektim ama son nefesindeki huzur olacağımı biliyordum ve inanıyordum. Bu nedenle Sezgi KIRIT dosyasını almayı kabul ettim.

Sibel Atasoy: 7 yıl önce Sezgi Kırıt'ın öldürüldüğü haberini yapan ilk muhabirim. O zaman 16 yaşında bir genç kız ölü bulundu ve failler ne yazık ki serbest bırakıldı. Siz bu süreçte dedektif gibi iz sürdünüz ve dava açıldı. 7 yıllık hukuk mücadelesini bize anlatır mısınız?
Sibel Önder: Evet. Çok uzun bir süre 7 yıl. Şahıslar 7 yıl boyunca elleri kolları serbest bir şekilde gezerken Sezgi ebedi istirahatgahında rahat değildi. Uzun ve zor bir sürecin beni beklediğini biliyordum. Çünkü önümde aşılmak üzere beni bekleyen bürokratik engeller, araştırma yapılması için izin almam gereken resmi kurum ve kuruluşlar ve neticeye biran evvel ulaşmasını isteyen ailenin sabırsızlığı ve bitmek üzere olan güçlerini en doğru şekilde korumam gerekiyordu.
Savcılık aşamasında iddianamenin hazırlanması için tüm delillerin toplanması gerekiyordu ve bunların hepsi iğneyle kuyu kazmaya benziyordu. Şunu gördüm ki amacın doğruyu bulmaksa eğer iğneyle kuyu kazınabiliyormuş...

Sibel Atasoy: Nasıl zorluklarla karşılaştınız? Tehdit aldığınızı biliyoruz. Davanın açılması 7 yıl sürdü Nasıl yorumluyorsunuz ? (Adlı Tıp'tan gelen 4 raporda Sezgi'nin ölüm nedeni belirlenemedi. Bu süre içinde 7 savcı değişti.)
Sibel Önder: İddianame hazırlanırken Çok savcı değişti. Tam bir dosyayı ele alıp inceleyecekleri aşamada bazı sebeplerden dolayı görev değişikliklerine uğradılar. Bunlar dosyanın sekteye uğramasına neden oldu. Yani zaman kaybettiriyordu bize. Çünkü sanıklar hak etmedikleri şekilde özgürce nefes alabiliyorlardı.
Dosya Bir çok defa adli tıbba gitti. Ne var ki her seferinde adli tıp dosyayı sadece dosya üzerinden inceleyip geri gönderiyordu. Sorduğum hiç bir soruya yanıt alamadan geri geliyordu.
Sezgi’nin ölümünü tespit etmesi gereken kurum ne doğal ölümdür diye biliyordu nede öldürüldüğünü söyleyebiliyordu. Fotoğraflar ise tüm gerçeği ortaya koyuyordu. En nihayetin dosyanın Uluslararası kriminolojiye sevkini sağladıktan sonra tüm gerçeklik gün gibi ortaya çıktı.
Evet Tehdit aldım.  Beni tehdit eden kişilerin unuttuğu tek bir şey vardı "Onların da bir gün bir avukata ihtiyacı olacaktı." Ya da beni öldürürlerse bu dosya bitecek mi. Ben olmasam başka Avukat Sibeller olacak... Onun için tehdit edilmiş olamam açıkçası bende zerre kadar bir korku yaşatmadı. Bildiğim şey doğru ise ve buna inanıyorsam asla pes etmem asla vazgeçmem.

Sibel Atasoy: İzmir ile cinayetin gerçekleştiği Antalya ve Isparta arasında adeta mekik dokudunuz? Ümitsizliğe düştüğünüz oldu mu?
Sibel Önder:  Haklısınız adeta mekik dokudum. Ergenlik dönemine daha yeni adım atmış bir kız çocuğunun işkenceyle defalarca tecavüz  edip öldürülerek çırılçıplak atıldığı yere gidiyorsunuz. Ve acaba bir şeyleri gözden kaçırmış olabilir miyim düşüncesi ile defalarca gidiyorsun. Çünkü küçük bir kızın yaşam hakkını elinde almışlardı bende onun haksızlığının tek savunucusuydum. 
Ümitsizliğe kapılmadım dersem yalan olur. Ama ümitsizliğe yenik düşmedim. Pes edemezdim. Bir gerçek vardı ortada ve ne olduğunu bulmalıydım. Kendimi tanıyordum cevapsız sorular beni rahatsız eder. Belki de bu bir takıntıdır bendeki bilemiyorum ama Merak ve hırsla birleşince ümitsizliği alt edebiliyorsun. Sezgi’nin sesini kimse duymadı o gün ama artık Sezgi’nin sesi ben olacağım diye kendime verdiğim söz hep aklıma geldi ve yolumda yürümeye devam ettim.

Sibel Atasoy: Katil zanlıları hakim karşısına çıktı ve cezaevindeler... Bu süreç Nasıl oldu?
Sibel Önder: 13/07/2016 Saat 9:00 Duruşmanın ilk tarihi 7 yıl sonra sanıkların eline geçen duruşma celbi ile "Amaannnn 7 yıl öncesinin hikayesi ne olabilir ki  düşüncesinde idiler". Sezgi’nin annesinin babasının gözlerinin içine baka baka olayı inkar ettiler sonra suçu ölen diğer sanığın üzerine attılar  " Ne de olsa ölünün dili yok. Artık ne Sezgi konuşabilir ne de ölen diğer sanık, geride kalanlar sadece kendilerini kollayacak şekilde ifade veriyorlardı.
Bilmedikleri bir şey vardı. 7 senede ben uyumadım. Dosyayı ilmek ilmek işledim. O gün neler olduğunu artık biliyordum. Ve bunu savcısına da hâkimine de belgelerimle delillerimle ortaya koydum. İlk celse sinde tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

Sibel Atasoy: Dava ne aşamada? Katil zanlıları gereken cezayı alacaklar mı? 7 yıllık mücadelesiniz sonucunda adalet yerini bulacak mı?
Sibel Önder: Dava 17/02/2017 Tarihinde Saat 14:30 da görülecek. Dinlenilmesi gereken bir kaç tanık kaldı ve artık nihayetin sonuca çok az bir aşama kaldı. Ve adalet yerine kesinlikle bulacak. Adalet topaldır ağır ağır yürür ama er ya da geç gideceği yere varır.

Sibel Atasoy: Bu davayı tüm kadınlar adına aldığınızı söylediniz, ne yazık ki kadın cinayetleri bitmiyor. Bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 
Sibel Önder: Maalesef bitmiyor ve bitecek gibi de görünmüyor. Bu konuda Polyanna olamayacağım. Kadın her dönemde ezildi. Bu konuda Cezai müeyyidelerde ciddi bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu düzenleme tecavüzcüsü ile evlendirilerek olmaz. Kadın meta değildir. Teşhir edilecek görsel bir malzeme değildir. Kadın anadır, kadın evdir, kadın düzendir....

Sibel Atasoy: Tüm şiddet gören kadınlara mesajınız ne olur?
Sibel Önder: Kadın önce ekonomik özgürlüğüne sahip olabilmeli. Kendi kazancına sahip olduğu sürece ayaklarının üzerinde durabilecektir. Bir çok kadın gidecek yeri olmadığından kendisine ve çocuklarına bakabilecek ekonomik gücü olmadığından erkeğin baskılarına ve şiddetine boyun eğmek zorunda kalmakta. Yaşandıkları şiddette son vermek istiyorlar ise güç birliği yapmalı gerekir. Bunun ilk adımı ise şiddet mağduru olduklarını saklamayacaklar. Bundan utanmayacaklar. Mesleki kariyerinde zirve yapmış bir çok kadında şiddet mağduru. Ve çalışan kadınların da suratına hep dolap kapağı çarpıyor hep merdivenlerden düşüyorlar..... Ne kadar acı.... Şiddet mağduru olmak utanılacak bir durum değil bunu kabul edecekler. Hiç bir ekonomik durumu olmayan Kadınlar MORÇATI'ya ŞÖNİM’e ve bir çok sığınma evlerine gelerek kendilerini koruyabilirler.
Yeter ki yardım almak için ellerini uzatsınlar. Ben ve benim gibi çalışan nice insanlar nice dernekler nice kurum ve kuruluşlar var. Bu konuda Türkiye Kadınlar Derneği Federasyonu, KADEM, Kadın Cinayetlerini önleyeceğiz Platformu ve şuan aklıma gelmeyen daha bir çok yer desteklerini ve yardımlarını esirgememektedir. Her şeyden önce bilinçli olunması lazım. Sonrasında da biz hukukçuların kadın cinayetleri üzerinde gereken yasal düzenlemelerin yapılarak cezaların caydırıcı olabilmesi için gerekli işlemlere devam etmemiz gerekmektedir.

Sibel Atasoy: Antalya Kadın Müzesi ile ilgili düşünceleriniz öğrenebilir miyiz?
Sibel Önder: Türkiye’nin uluslararası yüzü olan benimde çok ama çok sevdiğim güzel Antalya'da kadının ne olduğunu kadının üretkenliğini ve doğurganlığını kısacası mucizevî yanını çok güzel bir şekilde anlatıldığı nadir kuruluşlardansınız.
En takdir ettiğim yönünüz de daha bilinçli kadınlar oluşturabilmek adına çok değerleri üstatlarla yaptığınız söyleşileri tüm kadınlara ulaştırma çabanız. Ne de olsa bir kadın çok kadın demektir.

Sibel Atasoy: Son olarak eklemek istedikleriniz neler olur?
Sibel Önder: Haksızlığa uğrayan tüm canlıların sesi olabilirsiniz. Riyadan bıkıp gerçeği aradığınız zaman doğrunun tadına varıyorsunuz ve işte o zaman haksızlığa ve zulme başkaldırıyorsunuz...
İlginiz ve desteğinizden ötürü teşekkür ederim...

 
SİBEL ÖNDER